İsrail basını: Suriye Parçalanırken Kürt-İsrail İttifakı Derinleşmeli
İsrail’in önde gelen sağ eğilimli gazetelerinden The Jerusalem Post’ta yayımlanan makalede, Suriye’deki yeni dönemde İsrail’in izlemesi gereken stratejiye dair değerlendirmelere yer verildi.
Kürt-İsveçli gazeteci Suzan Quitaz imzalı “Suriye bölünürken İsrail Kürtlerle ittifakını derinleştirmeli” başlıklı makalede, Şam’daki yeni yönetimin radikalliğine dikkat çekilirken, İsrail’in güvenliği için Kürtlerle işbirliğinin hayati olduğu vurgulandı.
İşte The Jerusalem Post’ta yayımlanan analizin öne çıkan başlıkları:
“Türkiye ve Katar müdahalesi azınlıklar için tehdit”
Analizde, Türkiye ve Katar’ın Suriye’nin iç işlerine müdahil olmaya devam etmesinin Kürtler, Dürziler ve Aleviler gibi azınlıklar için tehdit oluşturduğu öne sürüldü.
Quitaz, Duhok’ta düzenlenen MEPS Forumu’nda Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur Barzani ile “Kürt General” diye tanımladığı Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’nin yan yana görüntüsünün “Suriye’nin bir daha asla merkezi bir devlet olamayacağının” kanıtı olduğunu belirtti.
Abdi’nin forumun “sosyal medya çılgınlığına” neden olan onur konuğu olduğuna dikkat çeken yazıda, forumda Şam’a “Suriye’deki Kürtlerin meşru haklarının inkâr edildiği dönemin sona erdiği” yönünde kilit bir mesaj verildiği kaydedildi.
Analizde ayrıca, “Suriye’deki Kürt liderliği federalizm konusunda ısrar etmelidir; Kürt haklarını güvence altına almanın tek yolu budur” ifadeleri yer aldı.
Yeni Şam yönetimine ‘cihatçı’ eleştirisi
Makalede, Suriye’nin yeni geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın geçmişte Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) lideri olduğu hatırlatılarak yeni yönetime eleştiriler yöneltildi.
Hükümetteki kilit pozisyonların “eski cihatçılara” verildiği iddia edilen yazıda, yeni yönetimin İsrail karşıtı bir tutum sergilediği ve azınlıklara yönelik katliamlardan İsrail’i sorumlu tutan propaganda yürüttüğü belirtildi.
Yazıda ayrıca, “Şam’daki mevcut rejim, Sünni Arap İslamcıların domine ettiği dışlayıcı bir elittir” denildi.
İsrail’e çağrı: “Tampon bölgeden çekilmeyin, DSG’yi destekleyin”
Makalede, “Esad sonrası Suriye’de siyasi kararlar Türk hükümetinin elindedir” ifadesine yer verilerek şöyle denildi:
“Bu iki aktör Suriye’nin iç işlerine müdahale etmeye devam ettiği sürece, Kürtler, Dürziler ve Aleviler dahil olmak üzere azınlıklara yönelik tehdit sürecektir. Bu tehdit İsrail’e de uzanmaktadır.”
Quitaz, İsrail devletine yönelik stratejik önerilerini şöyle sıraladı:
İsrail, güneydeki tampon bölgeden çekilmemeli ve buradaki Dürzilere koruma sağlamaya devam etmelidir.
İsrail, Rojava’daki Kürtler ve Irak Kürdistan Bölgesi ile bağlarını güçlendirmelidir.
İsrail, ABD yönetiminin DSG’ye desteğini çekmemesi ve Irak’taki askeri varlığını sürdürmesi için Washington’a baskı yapmalıdır.
“Kürtler ve Yahudiler doğal müttefiktir”
Makalenin dikkat çekici bölümlerinden biri, Kürtler ile Yahudiler arasındaki tarihsel ve sosyolojik benzerliklere yapılan vurgu oldu.
Yazar şu ifadeleri kullandı:
“Kürtler, Yahudilerin doğal müttefikleridir. Her iki halk da İran, Türkiye ve bazı Arap ülkeleri tarafından ‘öteki’ veya ‘düşman’ olarak görülmektedir.
Ortadoğu’da antisemitizmden sonraki en büyük ikinci nefret ‘Kürdofobi’dir.”
Arap devletlerinin —Filistin Yönetimi dâhil— bağımsız bir Kürdistan’ı tarihsel olarak “Arapların bağrına saplanmış bir hançer” ve “İkinci İsrail” olarak gördükleri belirtildi.
“İsrail için model olma zamanı”
Yaklaşık 200 bin kişilik Kürt Yahudi’si toplumunun iki halk arasında köprü rolü oynadığı belirtilen analizde, İsrail’in 2017’deki bağımsızlık referandumuna açık destek veren tek ülke olduğu hatırlatıldı.
Yazı, “Milyonlarca Kürt, İsrail’i zulümden doğan bir ulus modeli olarak görüyor. Şimdi İsrail’in DSG’ye desteğini artırma zamanıdır” ifadeleriyle sona erdi.