PKK'nin geri çekilme kararını değerlendiren Prof Çelik: Savaş zenginleri rahatsız!

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çelik, Türkiye’nin yeni barış sürecine ilişkin değerlendirmesinde “Barışmak, birbirine ulaşmaktır” diyerek umutlu bir tablo çizdi. Çelik, “Kürtçenin ve Kürt kültürünün önündeki engeller kaldırılmadıkça barış eksik kalır” uyarısında bulundu.

PKK'nin geri çekilme kararını değerlendiren Prof Çelik: Savaş zenginleri rahatsız!

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Çelik, Rudaw'da Rawin Sterk’in sunduğu “Gel Anlat” programında PKK’nin Türkiye’den çekilme kararı, toplumsal barışın zemini ve yeni anayasa tartışmalarına ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Barışmak, birbirine ulaşmaktır” diyen Çelik, Türkiye’nin yeni bir toplumsal olgunluğa adım attığını belirtti. “Kardeşlik, merhametle değil adaletle mümkündür” sözleriyle sürecin ruhunu tanımlayan Çelik, barışın yalnızca silahların susması değil, aynı zamanda köklü bir zihniyet ve hukuk dönüşümü anlamına geldiğini vurguladı.

“Savaş zenginleri rahatsız, kurt puslu havayı sever”

PKK’nin geri çekilme kararının ardından oluşan yeni atmosferi değerlendiren Prof. Çelik, bu süreçten rahatsız olan çevreler bulunduğunu söyledi: “Geçmişte bir protez bacak firmasının barış sürecini engellemek için sponsor olduğunu biliyoruz. Çünkü eğer çatışmalar durursa, mayınlar patlamazsa, protez bacağa gerek kalmaz. Kurt puslu havayı sever. Bundan beslenenler var.”

Çelik, “harp zenginleri” olarak nitelediği çevrelerin hâlâ barışın önünde engel oluşturduğunu belirterek, “Maalesef tabutumuzun üzerinde zar atmaya devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.

Barış sürecine milliyetçi çevrelerden gelen itirazlara da değinen Çelik, “Faşizm bir kriz ideolojisidir” diyerek şu değerlendirmeyi yaptı: “Kendi halkını, kendi dinini sevmek doğaldır ama bu sevgi başka bir halka düşmanlık haline geliyorsa, bu faşizmdir. Krizin büyümesini engellemek için demokratik adımların atılması, anayasal güvence verilmesi gerekir.”

“Uluslar değil, devletler ulus kurar”

Çelik, Türkiye’nin toplumsal yapısında köklü bir asabiye değişimi yaşandığını belirtti. “Uluslar devlet kurmaz, devletler ulus kurar. Cumhuriyet’in kuruluşunda vatandaş tanımı tek tipleştiriciydi. Türk, Sünni, Hanefi ama Alevi gibi yaşayacaksın… Bu hem Kürd’ün hem Sünni’nin hem de Alevi’nin hakkına ihlaldir.”

Çelik, modern ulus paradigmasının “gri zekâlı” bir yapı yarattığını, oysa toplumun doğasında renk çeşitliliğinin bulunduğunu söyledi: “Gökkuşağı güzeldir çünkü yedi renktir. Modern devletler ise beyazla siyahı karıştırıp griyi yaratmaya çalışıyor. Gri, kirin rengidir.”

“Kürtçenin ve kültürün önündeki engeller kalkmadıkça barış eksik kalır”

Barışın kalıcı olması için dil ve kültürel hakların güvenceye alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Çelik, şu uyarıda bulundu: “Kürtçenin ve Kürt kültürünün önündeki bütün engeller kaldırılmadıkça, eğitim hakkı verilmedikçe barış olur ama taraflardan biri yavaş yavaş eriyip gider.”

“Bir evde bütün kardeşlerin adı Mehmet olursa kimse kimseyi tanıyamaz,” diyen Çelik, “Benim adım Mehmet olsun, senin adın Ahmet olsun ama barışabiliriz,” ifadeleriyle eşitliğin kimliklerin korunmasıyla mümkün olduğunu söyledi.

Kardeşlik söyleminin içinin doldurulması gerektiğini belirten Çelik, dil özgürlüğünün temel bir hak olduğunu vurguladı: “Kardeş olalım ama sen annenin dilini konuşma diyemezsiniz. Annemle nasıl konuşacağım o zaman? Bu kardeşlik değil, inkârdır.”

“Herkes Türkiye vatandaşıdır, Türk değildir”

Yeni bir toplumsal mutabakat çağrısı yapan Çelik, Türkiye’nin yeni bir vatandaşlık tanımına ihtiyacı olduğunu söyledi: “Artık şunu düşünmeliyiz: Bizim asimile ettiğimiz, yok saydığımız dönemler geçti. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne anayasal bağlılığı olan herkes Türkiye vatandaşıdır, Türk değildir.”

Türk olmanın kötü bir şey olmadığını, ancak herkesin Türk olmak zorunda olmadığını belirten Çelik, “Ben en iyi Türkçeyi konuşuyorum ama Türk değilim,” dedi.

“Merhamet değil, adalet istiyorum”

Prof. Çelik, ilişkilerde adaletin temel ilke olması gerektiğini söyledi: “Ben senden merhamet değil, adalet istiyorum. Kürtlere ne verelim gibi bir düşünce olmamalı. Biz kardeşiz; baba hepimizi eşit sevecek.”

Nietzsche’nin “Merhamet yarı adalettir, çünkü kurda merhamet kuzuya zulümdür” sözünü hatırlatan Çelik, “Benim senden beklediğim şey lütuf değil, eşitliktir” ifadelerini kullandı.

“Kanatlarına adil davranmayan kuş uçamaz”

Halil Cibran’ın sözünü anımsatan Çelik, “Türkiye Cumhuriyeti bölgesel güç olacaksa Alevilerle, Kürtlerle, sekülerlerle, Romanlarla barışmalı,” dedi.

“İnsan, başkasına alışabilen varlıktır,” diyen Prof. Dr. Mehmet Çelik, konuşmasını şu sözlerle bitirdi: “Umarım buradan başlayan bu süreçle yeniden insan olduğumuzu hatırlarız. Bana alışacaksın, ben de sana alışacağım.”