Yeni Denge: İran, Hizbullah ve İsrail Arasında 2025 Sonrası Ortadoğu Senaryoları
Nasrallah sonrası Ortadoğu, vekalet savaşlarının değil, doğrudan caydırıcılık stratejilerinin çağına girdi. İran, vekil ağlarını yeniden tanımlarken İsrail, “sürekli baskı” doktrinini kurumsallaştırıyor.
KRDnews – Analiz: 2024 sonbaharında Hasan Nasrallah’ın ölümüyle birlikte Ortadoğu’da bir dönemin fiilen kapandığı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek.
İran için bu, 1979 Devrimi’nden beri inşa edilen “direniş ekseni” mimarisinde ilk ciddi kırılmaydı.
İsrail içinse, uzun yıllar boyunca yalnızca varlığını sürdürmekle yetinen “Hizbullah tehdidi”nin nihayet etkisiz hale getirildiği bir döneme geçişti.
Ancak 2025 itibarıyla tablo, zafer değil yeniden yapılanma işaretleri veriyor: Ne İran vekillerini tamamen kaybetti, ne de İsrail bölgesel üstünlüğünü kalıcı hale getirebildi.
Tahran’ın stratejik revizyonu: Vekaletten doğrudan etkiye
Tahran, 2024 savaşının ardından “Hizbullah modeli”nin sürdürülemez olduğunu kabul etti.
Bu nedenle 2025 boyunca, Irak, Suriye ve Yemen’deki vekil ağlarını yeniden organize etmeye yöneldi.
İranlı kaynaklara göre, İslam Devrim Muhafızları Kudüs Gücü içinde “bölgesel entegrasyon birimi” adıyla yeni bir yapılanma kuruldu — bu birim, vekil güçleri tek tek değil, bütünsel cepheler olarak koordine etmeyi amaçlıyor.
Tahran’ın yeni stratejisinde üç temel başlık öne çıkıyor:
-
Askeri bağımsızlık yerine siyasal koordinasyon: Artık her grup kendi savaşını değil, ortak diplomatik hedefi gözetmekle yükümlü.
-
Teknolojik paylaşım ağı: İran, Irak ve Suriye’deki milis gruplara dron ve füze teknolojisini kademeli olarak devrediyor.
-
Yeni ‘Lübnan dersi’: Hizbullah’ın çöküşünden sonra, lider merkezli yapıların değil, kolektif komuta zincirlerinin tercih edilmesi planlanıyor.
Ancak tüm bu hamleler, İran’ın geçmişte sahip olduğu “duygusal hegemonya”yı geri getiremiyor.
Lübnanlı Şii aydın Hüseyin Halife’nin deyimiyle:
“İran artık bir fikir değil, bir hesap. Bu da direnişin ruhunu eksiltiyor.”
Hizbullah sonrası Lübnan: Sessiz yeniden yapılanma
Nasrallah’ın ölümünden bir yıl sonra Hizbullah, varlığını sürdürüyor ancak yönünü kaybetmiş durumda.
Yeni genel sekreter Naim Kasım, örgüt içinde hem ideolojik hem askeri dengeyi korumaya çalışıyor.
Ancak 2025’teki en dikkat çekici gelişme, örgütün “devletleşme eğilimi”.
Savaş sonrası yapılan gözlemlere göre Hizbullah, artık doğrudan askeri bir direniş örgütü değil;
-
Güney Lübnan’da güvenlik denetimini yerel “Hizbullah Konseyleri” üzerinden yürütüyor.
-
İran’dan gelen yardımların kesilmesiyle, yerel ekonomiye ve yardım ağlarına yöneldi.
-
Lübnan Parlamentosu’nda müttefik Hristiyan gruplarla “ulusal direniş bloku” oluşturdu.
Bu tablo, örgütün askeri olarak zayıfladığı ancak siyasal olarak sistemle bütünleştiği anlamına geliyor.
Bir Lübnanlı siyaset uzmanı bunu şöyle özetliyor:
“Hizbullah artık İsrail’le savaşmıyor; Lübnan’da hayatta kalmak için siyaset yapıyor.”
İsrail’in yeni konsepti: Sürekli baskı doktrini
Tel Aviv, 2024 savaşında elde ettiği askeri avantajı kalıcı hale getirmek için yeni bir strateji geliştirdi:
“Continuous Pressure Doctrine” – Sürekli Baskı Doktrini.
Bu doktrin, artık büyük savaşlar yerine kesintisiz küçük operasyonlara, hedefli suikastlara ve siber saldırılara dayanıyor.
İsrail Savunma Bakanlığı kaynakları, bu stratejinin amacını “Hizbullah benzeri yapıların yeniden toparlanma fırsatı bulamamasını sağlamak” olarak tanımlıyor.
Bu bağlamda, Suriye ve Irak hava sahalarında süregelen saldırı zinciri sadece askeri değil, psikolojik caydırıcılık amacı taşıyor.
ABD’li analist Aaron Stein, bu politikayı şöyle yorumluyor:
“İsrail artık düşmanlarını yok etmeye değil, sürekli meşgul tutmaya çalışıyor. Bu, sessiz ama sürdürülebilir bir savaş hali.”
Bölgesel denklemin yeniden yazılması
2025 sonrası Ortadoğu, vekalet savaşlarının değil, kontrollü istikrarsızlık dönemine girdi.
Ne İran tamamen kaybetti, ne de İsrail tam kazandı.
Ancak her iki taraf da artık biliyor: 7 Ekim 2023 sonrası dönemde “eski kurallar” geçerli değil.
Bu yeni denklemin belirleyici unsurları:
-
Irak: İran’ın yeni ağırlık merkezi haline geldi.
-
Suriye: Rusya’nın çekilmesiyle, İran-İsrail rekabetinin açık sahası.
-
Lübnan: Artık “direnişin başkenti” değil, kırılgan bir tampon bölge.
Ortadoğu’da “denge” artık sabit değil, dinamik.
Ve bu dinamik, bölgedeki her aktörü — Türkiye, ABD, Körfez ve Kürt bölgesel yönetimleri dahil — yeni konum almaya zorluyor.
Diplomatik Perspektif
-
Avrupalı diplomat, Brüksel:
“İran artık askeri gücüyle değil, müzakere esnekliğiyle etkili olmaya çalışıyor. Bu, Devrim Muhafızları için büyük bir zihniyet değişimi.” -
ABD’li güvenlik uzmanı Lisa Goodrich:
“İsrail’in sürekli baskı stratejisi kısa vadede işe yarıyor, ama uzun vadede yeni bir kuşak radikalizmi besliyor.” -
Lübnanlı akademisyen Cemil es-Saffar:
“Nasrallah sonrası dönem, direnişin sembollerini kaybettiği ama bölgesel realitenin yeniden şekillendiği bir geçiş dönemi. 2025-2030 arası bu dengenin laboratuvarı olacak.”