Bakırhan: Sayın Bahçeli’nin Meclis'te komisyon kurulması önerisi önemlidir
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Sayın Bahçeli’nin Meclis'te komisyon kurulması önerisi önemlidir. Biz de bu çerçevede siyasi partilerle bir görüşme trafiği içerisindeyiz” dedi.

DEM Parti Parti Meclisi (PM) üyeleri, güncel gelişmeleri değerlendirmek üzere toplandı.
Partinin genel merkezinde yapılan toplantıya, Eş Genel Başkanlar Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları başkanlık etti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, toplantı öncesi açıklamalarda bulundu.
Ortadoğu’daki gelişmelere dikkati çeken Bakırhan, bölgede "yakıcı" gelişmelerin yaşandığını söyledi.
Eş Genel Başkan Bakırhan, “Eski ittifaklar birer birer çöküyor, yeni ittifaklar kuruluyor. Yeni diplomasi ve yeni güvenlik arayışları devam ediyor. Bu yeni dönemin tabi ki merkezinde enerji koridorları ve güç dengeleri var. Ortadoğu’da dönüşmeyen artık ayakta kalmayacak gibi bir tablo var. Katı olan her şey de buharlaşacak gibi duruyor. Bu gerçekliği iyi görmek gerekiyor. PKK’nin tarihi dönüşüm kararı, aslında bu küresel rüzgarı okumanın bir ürünüdür. Hem Türkiye, hem Ortadoğu, hem de dünyada yaşanan jeopolitik fırtınalarda kendisine yeni bir yol yeni bir rota çizmeye çalışıyor. Tam bu noktada önümüzde iki yol var; ya kriz- kaos devam edecek ya da selamet yolu içerisinde Türkiye barışını sağlayarak doğru bir rotada yol alacağız. İşte tam da böylesi bir kritik eşikte bulunuyoruz” dedi.
“Bu adımlar yarım asırlık düğümü çözdü”
22 Ekim’de Devlet Bahçeli'nin çıkışının, 27 Şubat'ta Abdullah Öcalan'ın yapmış olduğu çağrının, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu iradenin ve PKK’nin 12 Mayıs’ta ilan ettiği kongre kararlarının çok önemli olduğunu belirten Bakırhan şunları söyledi:
“Bu adımlar yarım asırlık düğümü çözdü. Pusulayı savaştan barışa çevirdi. Artık felaket değil selamet yolunu seçtik. Çok fazla zaman kaybetmeden barışı menzile ulaştırmak gibi her birimizin büyük sorumluluğu var. Bu menzile her geç varış aynı zamanda bir o kadar can ve mal kaybı riskini devam ettiriyor. Tarihsel bir seçimle karşı karşıyayız. Ya Kürt ve Türk ilişkilerini demokratik temelde yeniden kuracağız ya da Ortadoğu'nun felaket senaryosu içinde biz de tükenip gideceğiz.
“Ortak bir geleceği inşa etme fırsatı ortaya çıktı”
22 Ekim’de başlayan, 27 Şubat'ta Sayın Öcalan’ın çağrısı ile zirveye ulaşan süreçle selamet yolunun kapısı açıldı. Bu kapıdan geçebilirsek Ortadoğu ve bölgede rahat bir nefes alacaktır. Diyarbakır'dan Edirne’ye, Batman'dan İzmir’e kadar uzanan bu topraklarda ortak bir geleceği inşa etme fırsatı ortaya çıktı. Eğer bu ortak geleceği inşa etme fırsatını değerlendirebilirsek sadece Türkiye değil, Ortadoğu ve dünyaya büyük bir demokratik model yaratmış olacağız. Bugün bazıları Barış ve Demokratik Toplum sürecini bir pazarlık sanıyor. Oysa bu bir pazarlık değil, bir varoluş meselesidir.
“Biz büyük düşünürken, bazıları küçük hesaplar peşinde koşuyor”
Bu ciddiyetle anlamak, algılamak ve buna uygun davranılması gerektiğinin özellikle altını çiziyorum. Küresel ve bölgesel dinamiklerin tamamen değiştiği bir dönemde, sadece Kürt meselesini çözmüyoruz. Türkiye ve bölgeyi gelecek yüzyıla hazırlıyoruz. Biz böyle büyük düşünürken, bazıları yine küçük hesaplar peşinde koşmaya devam ediyor. Süreç karşıtlarına bir kez daha sesleniyorum; ikballeriniz için barış umudunu baltalamayın. Bu topraklara artık korku ve paronaya ekmeyi bırakın lütfen. Ayrıştırma politikalarının hasadı Kars'tan Edirne’ye kadar yalnızca ve yalnızca acı ve gözyaşı getirir. Birlikte yaşamayı öğrenemezsek, birlikte bir felaketin içerisine sürüklenebiliriz. Bakın Sayın Öcalan son yaptığı görüşmelerde buna benzer çok önemli bir belirlemede bulunmuştu. Sayın Öcalan aynı zamanda çok kritik bir çağrı da yapıyor. Sayın Öcalan şöyle söylüyor; 'Kürtlerin en insani hakları tartışıldığında, olumlu bir hava estiğinde kıyamet koparanlar var. Bunlar ortak yaşamın önündeki en büyük engellerdir' diyor. Biz de katılıyoruz. 86 milyon insanımızın dikkatini de bu noktaya çekmek istiyorum.
“Demokratik bir toplumda silahlara yer yoktur”
Yeni sürecin yaslandığı tek temel var o da demokrasidir. Demokratik bir toplumda silahlara yer yoktur. Silahlar konuşuyorsa demokrasi susar. Demokrasi konuşursa da silahlar susar. Bu gerçekliği en çok yaşayan ülkelerden birisi biziz. Barış demokrasiyi büyütür, demokrasi de Türk-Kürt kardeşliğinin en önemli birlikte yaşama teminatı olur.
“Barış ve demokratik dönüşüm ancak Meclis çatısı altında gerçek anlamını bulur”
Bu yeni sözleşmenin mutfağı tabii ki Meclis’tir. Biz de bunu defalarca söyledik. Aslında bugüne kadar görüştüğümüz siyasi parti ve toplumsal kesimler de aynı şeyi söylediler. Kardeşlik hukukunun adresi Meclis’tir. Barış ve demokratik dönüşüm ancak Meclis çatısı altında gerçek anlamını bulur. Meclis aynı zamanda sürecin denetleyicisi ve şeffaflığın da güvencesidir. 2013-15 yıllarındaki süreci hatırlarsınız; en büyük eksiklerden biri ve belki özeleştiri vereceğimiz noktalardan biri 2013 ve 2015 yıllarında Meclis yeterince sürece dahil edilmedi. Şimdi bu eksikliği tekrarlamayalım. Sayın Bahçeli’nin Meclis'te komisyon kurulması önerisi önemlidir. Biz de bu çerçevede siyasi partilerle bir görüşme trafiği içerisindeyiz. Sizlerin de olduğu bu salonda kurullarımızı da toplayacağız.
“Ziyaret ettiğimiz siyasi partilerin tamamı Meclis zeminini işaret ediyor”
Herkes Meclis'in tarihi rolüne inanıyor. Ziyaret ettiğimiz siyasi partilerin tamamı Meclis zeminini işaret ediyor. Öyleyse; herkes çözüm önerilerini de artık sunmalıdır. Mevcut gidişatı sadece eleştirmek yetmiyor, yerine herkes kendi önerilerini de koymalı ve kamuoyu ile paylaşmalıdır. Kamuoyu bu tarihsel önemli süreçte kimin ne düşündüğünü bilmelidir. Artık vakit kaybetmeye lüksümüz yok. Ayrıntılarda boğulma, ayrıntıları tartışma, gerçekleri ters yüz etme noktasında değiliz. Bu süreçte dilde, davranışta ve bakışta bir samimiyet şarttır. Hepimiz sürece katkı sunacak bir dil kullanmalıyız, Biz öyle yapmaya çalışıyoruz. Dünya denklemi ve Ortadoğu dinamikleri bu süreçle değişecek. Herkes bu süreci dikkatle izliyor. Pusuda bekleyen karanlık odaklar yok değil, provokasyonlara da dikkat etmemiz gerekiyor. Karanlık odaklara, sürece düşmanlarına, ikballeri uğruna bu süreç karşısında duranlara artık Türkiye toplumu geçit vermemelidir.”