Bakırhan: Üç gün içeride kalsa ağlayacak olanlar '33 yıl yatanlar niye bırakılıyor' diyor

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, kendisini “muhalif” olarak nitelendiren kesimlerin yeni çözüm sürecine karşı çıktığını belirterek, “Düşünün, cezasını yatmış, üstüne çok fazla kitap okuduğu ya da halay çektiği için birkaç yıl fazladan yatırılmış insanların bile tahliye edilmesini sindiremeyen bir yaklaşım var” dedi.

Bakırhan: Üç gün içeride kalsa ağlayacak olanlar '33 yıl yatanlar niye bırakılıyor' diyor

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Ankara’da, “Barış ve Demokratik Toplum Buluşmaları” kapsamında sivil toplum örgütleri bir araya geldi. Tuncer Bakırhan, burada sürece dair konuştu.

Muhalif medyayı değiştiren Bakırhan, “Medyanın bir kısmı ‘ülke bölünüyor’ diye manşet atıyor; deyim yerindeyse öküz altında buzağı arıyorlar. Üç sayfalık değerlendirmeler içerisinden iki kelimeyi cımbızlayıp onun üzerinden algı oluşturmaya çalışıyorlar. Bizi çok şaşırttı. Muhalif medyanın durduğu yer bu olmamalıydı. İktidar medyasını anlatmaya gerek yok; onlar zaten sanki yeni bir şey icat edilmiş, dünyada ilk defa böyle bir süreç tartışılıyormuş gibi savaş seviciliği yapıyorlar” diye konuştu.

“Bizim durduğumuz yer bellidir. Durduğumuz yer demokrasi, özgürlük ve adalet mücadelesidir” diyen Bakırhan şöyle devam etti:

“Dönemin ruhunu okumayanlar tasfiye oluyor. Bizim gibi devlet dışı aktörler ya da bizim gibi devletin bütün zulüm ve zoruyla uğraşan zeminlerin dönemi daha hassas okuması gerekiyor… Sayın Öcalan’ın kendisi dönemin ruhunu okuyan ve buna uygun sürekli yeni açılımlar yapan bir kişi. Bunu hepimiz biliyoruz. 80 darbesi öncesi darbeyi öngörüp çekilmesi, 90’larda silahlı mücadelenin artık başka bir zemine evrilmesi konusundaki düşünceleri ve sonrasındaki bütün gelişmelere uygun bir pozisyon alması yine en son Suriye ve Ortadoğu merkezli bu yeni değişim dönüşüm döneminde bunu okuyarak bir yerde durması bir dönem okumasıdır. Buna büyük bir değer biçmek gerekiyor. Yeni yol arıyoruz. Hep birlikte arıyoruz.  Sadece bu Türkiye’yi tarif eden bir değerlendirme değil. Dünyada sol, sosyalist, devrimci demokratik hareketlerin tamamı bir yol arıyor. Savaş her yerde, çatışma her yerde. Yoksulluk adaletsizlik her yerde. Demokratik değerlerin kağıt üzerinde kaldığı, yok sayıldığı, katliamların, vahşetlerin, açlığın, sömürünün dikkate alınmadığı alınsa bile kimsenin gücünün yetmediği kapitalist emperyalist güçlerin düdüğü istediği gibi çaldığı istediği gibi santrayı gösterdiği bir süreçte emin olun en büyük görev ve sorumluluklar bizlere; devrimcilere, emekçilere, ezilenlere, özgürlük ve adalet mücadelesi veren halklara düşüyor.

“Neredeyse Kürt'ün dilinin onurunun yerle bir edildiği bir yarış var”

Barışın mutsuz ettiği bir zemin var. Barış insanları niye mutsuz eder? Onu anlamakta insan zorluk çekiyor. Düşünün, cezasını yatmış, üstüne çok fazla kitap okuduğu ya da halay çektiği için birkaç yıl fazladan yatırılmış insanların bile tahliye edilmesini sindiremeyen bir yaklaşım var. Bunu muhalif olarak tanımlayacağımız çevrelerin yapması biraz garip. Neredeyse Kürt'ün dilinin onurunun yerle bir edildiği bir yarış var.

“33 yıl cezaevlerinde yatan insanlar niye çıktı deniliyor”

Direkt 'Gençlerin tabutları gelsin' denilmiyor ama 33 yıldır cezaevlerinde yatan insanlar niye çıktı deniliyor? Yahu, bu adaletsiz ve hukuk sistemi bu cezayı vermiş. 33 yıl dile kolay. 3 ayda tarumar olanlar bunu söylüyor. 3 gün içeride kalsa itirafçı olacak, salya sümük ağlayacak, 'Beni kurtarın' diyecek olanlar; 33 yıl yatan insanlar neden bırakılıyor diyor.

Anlamakta gerçekten insan zorluk çekiyor. Dünyada en utanç verici şey nedir derseniz, barışa karşı çıkmaktır derim. Barışa karşı çıkmaktan daha utanç verici bir şey olabilir mi? İktidar medyasını da anlattım; onlar zaten yeni bir şey anlatıyorlar, ne anlattıklarını biz de anlamaya çalışıyoruz. Aynı dil, hiç bir değişim yok, hiç bir çaba yok. Barış sanki sadece Kürtlerin işidir gibi bir şey var. Bizim dışımızda sahada olan yok, kafa yoran yok. Yani haksızlık yapmak istemiyorum, sizin gibi dostlar bu parantezin dışındalar. Onlar da ekranlarda savaş seviciliği yapıyorlar. Suriye’de Süveyda’da bir şey oluyor, aman ha buradaki gelişmeler Kürdün hak almasını sağlayabilir. Var yok Kürt. Varsa yoksa Kürdün elde edeceği haklar ve statü gibi garip bir ülkede yaşıyoruz.

“Öyle terörlü merörlü yaklaşımları bir kenara atalım”

Biz barış diyoruz, onlar 'Terörsüz Türkiye' diyor. Yaptığımızı 2 bine yakın toplantıda bu çok eleştirildi. ‘Barış mı Terörsüz Türkiye’mi? İkisi aynı mı? Vatandaş ikisi arasındaki makas farkının çok olduğunu görüyor. Biz 'Barış içinde bir Türkiye’nin sözünü kuralım' diyoruz. Öyle terörlü merörlü yaklaşımları bir kenara atalım. Dil hakkını talep etmek demokrasi talep etmek; demokratik bir zeminde eşit yurttaş olmayı talep etmek, Alevilerin eşit yurttaşlar olması gerektiğini söylemek terörle teröristlikle bir alakası yok.

“Bu komisyon, tarihi bir fırsatla karşı karşıyadır”

Önemli bir başlık da kurulan komisyondur. Onu da tartışacağız. Bu komisyon, tarihi bir fırsatla karşı karşıyadır. Bu komisyonun görevi geçmişin yaralarını sarmak olmalıdır. Bugünün güvenini inşa etmek zorundadır. Geleceğin ortak vizyonunu da çizmek durumundadır. Komisyon bunu başarırsa 86 milyon kazanır demokrasi kazanır…

Burada birçok kurum var ve çok önemsiyoruz. Sivil toplum yoksa barış yarım kalır. Sivil toplum devre dışı kalmasın diye elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Bu mesele sadece Meclis'teki komisyona sıkıştırılacak bir mesele değil. Mesele sadece Kürt sorununun demokratikleşmesi değil Türkiye’nin demokratikleşmesidir. Ekonomide adalettir. Sadece parti liderlerinin konuştuğu partilerden 3-5 temsilcinin oturduğu bir zeminde barış inşa edilemez.  

“Sivil toplumu aktif görev almaya davet ediyoruz”

Sivil toplum izleyici değil, temel yürütücülerinden ve mimarlarından biri olmalıdır. Bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu Barış ve Demokratik Toplum meselesi, bizim omuzlarımızda yükselecek. Aksi halde Kürtler sistemle karşı karşıya kalacak. Size büyük görevler düşüyor. Bazı şeyler yapıyoruz. TMK diye bir kanun var. Mesela burada 30-40 yakın bileşen var.  Yahu bu TMK konusunda bir çalışma yürütebilir bir basınç oluşturabilir. Yani biraz Türkiye'nin meselesi konusunda dayanışalım.  

TMK herkesin baş belasıdır. Atılan twit, bir siyasinin telefonunun rehberinizde bulunması gibi basit konularda bile insanlar tutuklanabilir. Bu konuda sivil toplumu aktif görev almaya davet ediyoruz. Sivil toplum sessiz kalırsa; barış olmaz. Toplumsal mutabakat demokratik bir Türkiye de barış ancak sivil toplumla kurulur.”