CHP'li Tan'dan Tezkere eleştirisi: DSG Şam’la anlaştıysa ve PKK silahlarını bırakıyorsa kimlere operasyon yapacağız?
Meclis Genel Kurulu’nda Irak-Suriye tezkeresini değerlendiren CHP İstanbul Milletvekili Namık Tan, hükümetin Suriye politikasını eleştirerek tezkerenin “tek adam rejiminde vesayete kapı araladığını” söyledi. Tan, AKP’nin Suriye’ye yönelik tutarsızlıklardan ve bazı sorumluların iadesi konusundaki çelişkilerden yakınarak, Meclis yetkisinin zayıflatılmaması çağrısında bulundu.

CHP Grubu adına söz alan Namık Tan, konuşmasına Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçimlerini hatırlatarak başladı ve yeni Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ı tebrik etti. Ardından Türkiye’nin Suriye ve bölge politikalarına ilişkin eleştirilerine geçti.
Tan, AKP döneminde Suriye ile yürütülen ilişkileri eleştirerek, 10 Ekim 2015 Ankara Gar Katliamı’nın sorumlularının neden Şam’dan istenmediğini sordu. 2014’te IŞİD’e yönelik bazı açıklamalara atıfta bulunan Tan, dönemin bazı yetkililerinin örgüte ilişkin yanlış tutumlarına tepki gösterdiğini kaydetti:
“AKP, Şam’daki yeni yönetimle sıkı ilişkiler yürütüyor; ancak Ankara Gar katliamının Suriye’ye kaçan sorumlularını neden Ahmet eş-Şara’dan talep etmiyor?”
Süleyman Şah Türbesi’nin taşınması, Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı harekâtları gibi sınır ötesi operasyonları hatırlatan Tan, TSK unsurlarının 2016’dan itibaren Suriye içinde bir denetim alanı oluşturduğunu, Irak’ta ise üs sayısının Pençe-Kilit harekâtlarıyla arttığını ifade etti. Askeri kayıplara vurgu yaparak, “Askerimiz yıllarca ateş hattında kaldı ve acı kayıplar verdik” dedi.
“Tezkereyle kimlere operasyon yapacağız?”
Tan, tezkerenin bir dizi soru işaretiyle önümüzde olduğunu belirterek, üç yıllık uzatma talebinin Meclis denetimini zayıflatacağını savundu. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen yapı içinde sınırsız yetki riskine dikkat çekti:
“Askerî güç kullanma ya da savaş ilanı yetkisi hâlâ Meclis’imizdedir. Böyle giderse siz on yıllık, hatta ucu sınırsız yetkiler isteyeceksiniz; bu açık bir Anayasa ihlalidir.”
Tan ayrıca, DSG’nin Şam ile anlaşması ve bazı grupların Suriye Ulusal Ordusu’na katılma iddialarına atıfta bulunarak tezkerenin hangi hedeflere yönelik olduğunu sordu: “Eğer DSG Şam’la anlaştıysa ve PKK silahlarını bırakıyorsa biz bu tezkereyle kimlere operasyon yapacağız?”
"Bugün Irak ve Suriye'yi hâlâ ayırmadan karşımıza getirilen bu tezkere bir sürü soru işaretiyle önümüzde duruyor" diyen Tan, şöyle devam etti:
"Kaldı ki Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yönetilen tek adam rejiminde nedense üç yıllık bir süre için vesayete kapı aralıyor, keyfiliğin yolunu yapıyor. Sizlere sormak istiyoruz: Şam'da Ahmed eş-Şara yönetimindeki hükûmetin ülkeyi yeniden yapılandırdığını, Türkiye'nin de bu hükûmete güvenerek destek verdiğini söylüyorsunuz. Yandaş medyanız barışı Erdoğan'ın inşa ettiğini iddia ediyor. Üstelik, DSG de geçtiğimiz hafta Şam'la anlaştığını, Suriye Ulusal Ordusuna katılacağını ilan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan sessiz sedasız 'PKK eşittir YPG' söylemini terk edip 'DSG' demeye başladı. Yani bir yandan 'Biz Suriye'de barışı kurduk, istikrarı sağladık' diye övünüyorsunuz, diğer yandan Suriye'de uzun bir istikrarsızlık dönemi öngörerek bu tezkereye üç yıllık bir uzatma istiyorsunuz. Bu suretle her yıl yapmamız gereken bir denetimi geciktirmeye kalkıyorsunuz. Hatırlamamız lazım ki askerî güç kullanma ya da savaş ilanı yetkisi hâlâ yüce Meclisimize aittir. Böyle giderse siz on yıllık, hatta ucu sınırsız yetkiler isteyeceksiniz; bu açık bir Anayasa ihlalidir. Oldu olacak, Anayasa'mızın 87'nci ve 92'nci maddelerini yürürlükten kaldıralım, Cumhurbaşkanı canı istediği zaman askerimizi oraya buraya yollasın. PKK'nın silahsızlandırılması amacıyla yüce Meclisimizde Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu adıyla bir oluşumu meydana getirdiniz. Partimize yönelik bütün hukuk dışı saldırılarınıza rağmen bizler bir karar verdik, ülkemizi terörden arındırmayı amaçladığı ve demokrasiye geri dönülmesine zemin hazırlayacağı beklentisiyle Komisyona katıldık. Bugün Komisyon İmralı'ya gidecekse TSK neden Irak ve Suriye'ye gidecek? Yok, TSK Irak ve Suriye'de askerî harekâta ve ucu açık konuşlandırmaya devam edecekse Komisyonun adaya gitmesi hangi amacı gütmektedir? Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ortada süreç yokmuş gibi davranıyor, YPG'yi Türkiye'nin her an yeni bir askerî harekât yapabileceği yönünde tehdit etmekten geri durmuyor. PKK gerçekten de silahlarını teslim ederek kendini lağvetme yolundaysa, DSG yeni Suriye'nin ordusuna katılma konusunda Şam'la uzlaştıysa biz bu Irak ve Suriye tezkeresi marifetiyle kimlere operasyon yapacağız? Bu iki ülkede kiminle, hangi grupla, hangi örgütle mücadele etmek için destek istiyorsunuz?"
İktidarın tutarsızlığı güveni zedeliyor
Tan, CHP’nin toplumsal barış arayışlarına engel olmadığını belirtirken, iktidarın tutarsız uygulamalarının demokratik güveni erozyona uğrattığını kaydetti. Yargının araçsallaştırılması ve demokratik normlardan sapma iddialarına değindi:
“Biz demokrasiyi zorlamayı, barışın kalıcı kılınmasına bir şans vermeyi seçtik. Ancak sizler Komisyon’da demokrasi propagandası yapıp dışarıda otoriter uygulamaları hayata geçiriyorsunuz.”
Kısa değerlendirme
Namık Tan’ın konuşması, tezkere tartışmasını üç temel eksende çerçeveliyor: (1) Meclis yetkisinin korunması — uzatma taleplerinin denetimi aşındırma riski, (2) Suriye politikalarında tutarsızlık — sahadaki aktörlerle ilişkiler ve operasyon hedeflerinin belirsizliği, (3) Güven bunalımı — yargı ve demokratik mekanizmaların işleyişine dair itirazlar. Tan’ın vurguları meclis muhalefetinin, tezkereyi sadece güvenlik gerekçesiyle değil, bir demokratik denetim ve hukuki çerçeve meselesi olarak gördüğünü gösteriyor.