DEM Parti Sözcüsü: Leyla Zana ismi tesadüfen seçilmedi
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Kürt meselesinin çözümü için devam eden süreç, Meclis Komisyonu’nun çalışmaları, 10 Mart Mutabakatı ve Leyla Zana’ya yönelik ırkçı saldırılar hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, partisinin dün yaptığı Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısına dair genel merkezde basın toplantısı düzenledi.
Doğan, Kürt meselesinin çözümü için devam eden süreç hakkında değerlendirmelerde bulundu. Eleştirilerin süreci zayıflatmadığını belirten Doğan, birinci aşamanın geride kaldığını, DEM Parti MYK’sinde ikinci aşamaya dair değerlendirmelerin yapıldığını aktardı. Doğan, “İkinci aşama DEM Parti için yasal düzenlemeleri ifade ediyor. Siyasi zeminin hukukla desteklenmesini, ancak bununla tescillenebileceğini ifade ediyor bizim için” dedi.
“Her şeye rağmen süreç ilerliyor”
Sürecin tıkandığına dair tartışmalara ve iddialara değinen Ayşegül Doğan, “Net bir cümleyle ifade etmek gerekirse sürecin ilerlediğini söyleyebiliriz. Her şeye rağmen ilerliyor. Saldırılara rağmen ilerliyor. Olması gereken hızda olmamasına rağmen ilerliyor. Toplumsal beklenti bu hukuki düzenlemelerin bir an evvel hayata geçirilmesi. Hem demokratikleşmenin sağlanması hem de artık ihtiyaç duyulan adaletin geciktirilmeden sağlanabilmesi için adım atılması” diye konuştu.
“ihtiyaç duyulan yasalar çıkarılmalı”
Siyasi partilerin Meclis Komisyonu’na sunduğu raporlardan bazılarını yetersiz bulduklarını kaydeden Doğan, bu yetersizliklerin ortak rapor sürecinde tamamlanması gerektiğini ifade etti. Doğan, “Önümüzdeki dönemde ortaklaşabilecekleri nokta, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yasal düzenlemelere ilişkin olmalı. Şartlarla, olmazlarla değil olurlarla masaya gelmeli siyasi partiler” dedi.
Komisyonun tek başına Kürt sorunu ve demokrasi sorununu çözemeyeceğini belirten Doğan, şunları söyledi:
“Demokratik çözüm kanallarını oluşturabilir. Bunun için ortak bir teklif çıkarabilir. Ve bu toplumsal konsensüs Mecliste bir barış mesaisine dönüştürebilir. Beklentimiz bu. Silahların tümden devre dışı bırakılacağı ve bunun kalıcı hale getirileceği yasal düzenlemeler oluşturulmalı. Burada da eşitlik ilkesi uygulanmalı. Bazı siyasi partiler Kürt sorunu demekten imtina etmiş. Oysa sorun apaçık ortada. Sorunu doğru teşhis edince, gerçekçi yöntemlerle ilerlemek de daha kolay olabilir.”
“Türkiye Suriye’de yapıcı rol oynamalı”
Suriye geçici hükümeti ile Rojava Özerk Yönetimi arasında 10 Mart Mutabakatı çerçevesinde süren görüşmelere de değinen Doğan, şöyle konuştu:
“10 Mart Mutabakatı ile ilgili çeşitli tartışmalar ve açıklamalar var. Demokratik bir Suriye aynı zamanda Ortadoğu’daki demokrasiye katkı sağlayacak. Türkiye’deki demokrasiye katkı sağlayacak. Tıpkı Türkiye’deki demokratikleşmenin bölgesel etkilerinin olabileceği gibi orada yaşanan gelişmeler de burayı etkiliyor ve etkileyecek. Diyalog ve müzakere yönteminin esas alınması gerektiğini düşünüyoruz. SDG ve Şam arasında diyalog, aynı zamanda Türkiye ile diyalog ve temastır. Sorunları ancak konuşarak çözebiliriz. Tehdit olarak görünen esasındatehdit teşkil etmeyen konular. Başta SDG ile görüşmek, diyalog kurmak ve sorunları diyalog yoluyla çözmek gibi.
Türkiye Suriye’de yapıcı bir rol oynamalı. Aleviler, Dürziler, Kürtler orada diken üstünde yaşamamalı, özgürce yaşayabilmeli, katılımcı bir modelle kendilerini güvende his hissetmeliler.”
“Leyla Zana ismi tesadüfen seçilmedi”
Son günlerde Kürt siyasetçi Leyla Zana’ya yönelik artan ırkçı ve cinsiyetçi saldırılara da değinen Ayşegül Doğan, “Nasıl Beyaz Toros tesadüfen seçilmediyse bu defa Leyla Zana ismi de tesadüfen seçilmedi. Bu ırkçılık, adını koymak gerekir. Bu cinsiyetçilik, adını koymak gerekir. Leyla Zana Kürt olduğu için hedef alındı. Bunu da açıkça söylemek gerekir. Leyla Zana, Kürtlerde temsil ettiği değerler dolayısıyla hedef alındı. Bunu yalnızca onun şahsına dönük bir hedef alma olarak değerlendirmemek gerekir. Daha ötesinde söylenmek istenenleri görmek ve buna göre pozisyon almak gerekir. Hamasetten, kandan, çatışmadan beslenenler kesinlikle kaybedecekler” diye konuştu.