İsrail İran'a saldırmaktan neden kaçınıyor?

İsrailli askeri analist Amos Harel, İsrail ile İran arasında yakın bir savaş ihtimali bulunmadığını ancak olası bir çatışmada İran’ın füze kapasitesinin “beklenenden çok daha yıkıcı sonuçlar” doğurabileceğini söyledi.

İsrail İran'a saldırmaktan neden kaçınıyor?

KRDnews - İsrailli askeri analist Amos Harel, Israel Policy Forum’un YouTube kanalına verdiği röportajda, İsrail ile İran arasında yakın zamanda bir savaş ihtimali bulunmadığını, ancak olası bir çatışmada İran’dan gelebilecek füze saldırılarının ciddi sonuçlar yaratabileceğini belirtti.

“Şu anda böyle bir tehdit yok,” diyen Harel, son çatışmalardan edinilen deneyimlere değinerek,

“Savaşın sonunda anlaşıldı ki İran’dan gelebilecek füze saldırılarının yol açacağı zararlar beklenenden çok daha ağır olabilir. Başlangıçta bazı başarılar elde ettik, ancak füze savunma sistemlerimizde ciddi sorunlarla karşılaştık ve Amerikalıların desteğine ihtiyaç duyduk,” ifadelerini kullandı.

Harel, ayrıca İsrail’in son çatışmalarda Tel Aviv, Bi’ir Seba ve diğer bölgelerde ağır kayıplar yaşadığını, bunun da toplumda büyük bir endişe yarattığını söyledi:

“Halk bu durumdan, diğer tehditlerden çok daha fazla endişe duyuyor.”

Harel, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun İran’a karşı tutumunun yalnızca nükleer programdan kaynaklanmadığını, füze kapasitesinden ürktüğünü vurguladı.

“Netanyahu, İran’ın önümüzdeki üç yıl içinde İsrail’e ulaşabilecek 8 bin füze üretmeyi planladığını söylüyor. Bu nedenle bu kapasitenin mutlaka engellenmesi gerekiyor,” dedi.

Ancak Harel, bu konuda resmi bir istihbarat raporu bulunmadığını, dolayısıyla “acil bir tehditten” ziyade “beklenmedik bir tırmanma riskinden” söz edildiğini belirtti.

Analiz: İsrail-İran hattında “füze endişesi” yeni dönemin belirleyeni olabilir

Amos Harel’in bu açıklamaları, İsrail’de güvenlik stratejilerinin yeniden şekillendiği bir dönemde geldi.
Son dönemde hem Gazze hem de Lübnan cephesinde yoğun askeri hareketlilik yaşanırken, İran’ın bölgesel etkisi Tel Aviv için en büyük stratejik başlık olmaya devam ediyor.

Uzmanlara göre Harel’in uyarıları, İsrail’in askeri planlamasında “önleyici saldırı” doktrininin yeniden tartışmaya açılabileceğini gösteriyor.
Netanyahu’nun İran’ın füze kapasitesine yaptığı vurgu, yalnızca nükleer programla sınırlı olmayan geniş bir caydırıcılık kaygısına işaret ediyor.

Ayrıca Harel’in “Amerikalıların desteğine ihtiyaç duyduk” ifadesi, İsrail’in savunma sistemlerinde ABD’ye olan bağımlılığını da açıkça ortaya koyuyor.
Bu durum, Tel Aviv’in tek taraflı bir İran hamlesi yapmasının Washington’un onayı olmadan neredeyse imkânsız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Sonuç: İsrail-İran gerilimi kısa vadede doğrudan bir savaşa dönüşmese de, tarafların karşılıklı caydırıcılık kapasitelerini test ettiği bir “sessiz tırmanma” dönemine girildiği görülüyor.