İsrail Savunma Bakanı'ndan Gazze'de yıkımlara devam talimatı
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Gazze Şeridi’nde devam eden ateşkes sürecine rağmen ordunun kontrolündeki bölgelerde tünel yıkımı ve silahsızlandırma çalışmalarının hızlandırılması talimatını verdiğini açıkladı. Bu açıklama, ateşkes anlaşmasının nasıl yorumlandığı ve uygulanacağı konusunda ciddi tartışmalara yol açtı.
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’ndeki tünel ağlarının hâlâ önemli ölçüde sağlam durumda olduğunu ve ordunun bu yapıları yok etmenin stratejik bir öncelik olduğunu belirtti.
Talimatın İçeriği
Katz, ordunun “tünellerin yok edilmesini” kontrol altında tuttukları bölgelerde öncelikli görev olarak üstlendiğini ifade etti.
Bu çalışmanın aynı zamanda, Katz’ın ifadesiyle, “Gazze’nin askerden arındırılması” ve Hamas’ın silahsızlandırılması hedefleri doğrultusunda gerçekleştiğini söyledi.Katz, ayrıca esir takası ve cesetlerin iadesi sürecinin de en önemli görevleri arasında olduğunu vurguladı. Bu, açıklamalarında yer alan unsurlardan biri olarak öne çıktı.
Ateşkes ve Anlaşma Bağlamı
Bilgilere göre, ABD arabuluculuğunda bir ateşkes ve esir takası anlaşması yapılmış durumda. Bu anlaşma çerçevesinde İsrail ile Hamas arasında ilk aşama üzerinde mutabakat sağlanmıştı.
Ancak Katz’ın açıklamaları, bu anlaşmanın “ateşkesin ardından bir sonraki aşama” olduğunu ve ordunun kontrol altındaki bölgelerde faaliyetlerine devam edeceğini gösterecek nitelikte. Örneğin; “İsrail’in büyük meydan okuması, esirlerin iadesi sonrası tünellerin yok edilmesi olacak” şeklinde ifadeler var.
Uluslararası ve Hukuki Boyut
Bazı gözlemciler ve yayın kuruluşları, Katz’ın bu açıklamalarını, “ateşkesin doğası” ile ilgili ciddi soru işaretleri olarak yorumluyor. Zira kontrol altındaki bölgelerde yıkım faaliyetlerinin sürdürülmesi, ateşkesin sadece geçici bir gerilimi düşürme adımı mı yoksa kalıcı bir askeri stratejiye dönüşüyor mu sorusunu gündeme getiriyor.
Diğer taraftan, bu açıklamaların uluslararası insancıl hukuk açısından tartışmalı olduğu da belirtiliyor; özellikle sivillerin yoğun bulunduğu bölgelerde yıkım faaliyetlerine ilişkin sorumluluk ve koruma boyutları gündeme geliyor.