Suriye'de Mezhepsel Şiddet Tırmanıyor: 3 Günde 8 Kişi Öldü
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), Humus ilinde kimliği belirsiz silahlı grupların Alevi sivillere yönelik saldırılarının artmasıyla mezhepsel gerilimin yeniden tırmandığını bildirdi. Son üç günde sekiz kişi öldü, güvenlik durumu “tehlikeli biçimde kötüleşiyor.”

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), kimliği belirsiz silahlı grupların son günlerde Alevi sivillere yönelik suikast ve saldırılarını artırmasının ardından, Humus ilinde mezhepsel şiddetin yeniden belirgin hale geldiğini açıkladı.
Gözlemevi’nin 21 Ekim tarihli raporuna göre, son üç gün içinde aralarında iki kadının da bulunduğu sekiz sivil yaşamını yitirdi. Bu ölümlerden yedisinin mezhepsel nedenlerle işlendiği, güvenlik durumunun ise Suriye’nin merkezinde giderek kötüleştiği vurgulandı.
SOHR, Humus’un uzun süredir ülkenin güvenlik kaosunun merkezinde yer aldığına dikkat çekerek, yılbaşından bu yana il genelinde en az 359 kişinin öldürüldüğünü bildirdi.
Raporda, mezhepsel saiklerle işlenen cinayetlerin artışı, yerel yönetimlerin ve güvenlik güçlerinin “sessizliği” ile ilişkilendiriliyor.
Vadi el-Nasara’da Hristiyan Sivillere Saldırı
Ayın başında Humus’un batısındaki Vadi el-Nasara bölgesinde yer alan Anaz köyünde kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen silahlı saldırıda üç Hristiyan sivil yaşamını yitirmiş, çok sayıda kişi yaralanmıştı.
Bu saldırının ardından bölge halkı, rejim güçlerinin olay yerine geç müdahale ettiğini ileri sürmüştü.
Gözlemevi, yaptığı son açıklamada “Resmi makamların sessizliği, Humus’ta toplumsal bütünlüğü tehdit eden derin bir mezhepsel uçurum yaratıyor” uyarısında bulundu.
Uzmanlar, özellikle Alevi, Sünni ve Hristiyan nüfusun iç içe yaşadığı bölgelerde artan suikast ve saldırıların, ülkenin yeniden yapılandırılma sürecini zayıflatabileceğine dikkat çekiyor.
Analiz / Değerlendirme
Humus, iç savaşın başından bu yana hem rejim kontrolü hem de mezhepsel çeşitliliği nedeniyle Suriye’nin mikrokozmosu olarak görülüyor.
2014’teki tahliyelerden sonra kent büyük ölçüde Esad güçlerinin kontrolüne geçmiş olsa da, çatışma sonrası dönemde mezhepler arası denge kırılgan kaldı.
-
Alevi sivillerin hedef alınması, rejimle özdeşleştirilen topluluklara yönelik misilleme eğiliminin sürdüğünü gösteriyor.
-
Hristiyan yerleşimlerine yönelik saldırılar ise bölgedeki radikal unsurların yeniden hareketlendiğine dair bir işaret olarak okunabilir.
-
Rejim güçlerinin “güvenliği sağlamakta isteksiz ya da yetersiz kalması”, bazı analizcilere göre bilinçli bir tolerans stratejisi: mezhepsel korkuların diri tutulması, rejimin “koruyucu” pozisyonunu güçlendiriyor.
Bu tablo, Suriye’deki mezhepsel barışın hâlâ kırılgan olduğunu ve “savaş sonrası dönemin” aslında hiçbir zaman tam olarak başlamadığını bir kez daha ortaya koyuyor.