Tom Barrack'tan Çelişkili DSG Açıklamaları
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, DSG/YPG ile ilgili açıklamalarında, “özerk bir DSG devleti” fikrine kesin karşı çıktığını belirtirken, diğer yandan DSG'nin dokunulmaz olduğuna vurgu yapıyor.

ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack Suriye ve YPG konusunda açıklamalarda bulundu. “Suriye ve Lübnan, Levant barışının bir sonraki parçaları” diyen Barrack şunları yazdı:
“Gazze Barış Zirvesi sembolik bir tiyatro değil, enerji entegrasyonu, ekonomik bağımlılık ve ortak insani özlemler temelinde yeni bir işbirliği senfonisinin başlangıcıydı.”
19 Ekim’de NTV’ye konuşan Barrack, DSG için şunları söyledi: “Kimse onları bir şey yapmaya zorlayamaz. Nihayetinde onlar bizim müttefiklerimiz. CENTCOM’un (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) koruması altında.”
Tom Barrack, DSG ile ilgili daha önceki birçok açıklamasında çelişkili bir tutum sergiledi. Bir yandan YPG/DSG’nin PKK ile olan bağlarını vurguyan açıklamalar yaparken, diğer yandan DSG'nin bir müttefik olduğunu ve dokunulmaz olduğunu belirtti. Tom Barrack'da tıpkı Trump gibi çelişkili açıklamalarla ABD'nin politik sahadaki sallantılarını gün yüzüne çıkartıyor.
Anadolu Ajansı kaynaklarına göre Barrack, “DSG, YPG’dir. YPG, PKK'nın bir türevidir” ifadesini kullandı. Bu tespiti, “ABD’nin DSG’ye borcu yok” ve “özgür Kürt devleti olmayacak” gibi net cümlelerle pekiştirdi.
Bu yaklaşım, Türkiye’nin güvenlik kaygılarını kısmen yatıştırmayı da amaçlıyor gibi; çünkü Ankara uzun süredir YPG/DSG’nin özerklik ya da ayrılıkçılık eğilimlerine karşı çıkıyor ve bu konu son zamanlarda Ankara'nın gündeminin ilk sıralarında.
Ancak dikkat çekici bir nokta: Barrack’ın daha önce DSG’nin entegrasyonu konusunda “hızla hareket edilmesi” çağrısı yaptığı da kayıtlı. Örneğin DSG entegrasyon sürecinin gecikmesinin Türkiye ve Suriye ile sorun yaratabileceğini ifade etmişti.
Yani Barrack’ın söyleminde çelişkili bir gerilim var: YPG/DSG’yi reddederken, onları entegrasyon sürecine de baskı yapıyor.
“Levant Barışı” ve İran Mesajı
Barrack’ın tarif ettiği vizyon, klasik çatışma temelli diplomasi anlayışından ziyade ekonomik entegrasyon + enerji bağımlılık ilişkileri + insani iş birliği gibi temellere geçiş vurgusu taşıyor.
Bu yaklaşım, ABD’nin bölgede askeri müdahaleden ziyade “yumuşak güç + ekonomik/diplomatik köprüler” kullanma stratejisine evrildiğini gösteriyor.
Barrack, aynı zamanda İran’ı “hain liderlik” ve “vekil unsurlar” üzerinden hedef göstererek, ABD’nin İran’la vekâlet savaşlarına karşı konumunu netleştirmiş görünüyor. Bu, Lübnan’daki Hizbullah ya da İran destekli milislerle mücadele eksenini de kapsıyor.
Lübnan’a dair mesajında Barrack şöyle diyor: Hizbullah’ın silahsızlandırılması sürecinde Beyrut’un tereddüt etmesi halinde İsrail’in tek taraflı hareket edebileceği ve bunun sonuçlarının ağır olacağını belirtiyor — stratejik bir diplomatik baskı.
Ancak bu tür söylemler, derinliği zayıf kalabilir çünkü hem Lübnan’daki siyasal dengeler hem de İran etkisi kadar bölge jeopolitiği kolay geçilecek bir alan değil.
Suriye’de ABD Stratejisinin Rotası
Barrack’ın Suriye’ye dair duruşunda birkaç önemli unsur öne çıkıyor: ABD’nin politikası “federal yapı ya da özerklik”e destek değil; ülkeyi tek yönetim altında tutmak. Yani ABD'nin halihazırda federal bir yapıyı dahi düşünmediği ön plana çıkıyor. Barrack çeşitli demeçlerinde, ABD’nin Suriye’deki üs sayısını azaltmayı planladığını açıklamış durumda. DSG'nin ve yabancı savaşçıların Suriye ordusuna entegre edilmesi planına ABD onayı yönünde yorumlar yapmış durumda.
İdeal ile Gerçek Arasında
Barrack’ın söylemlerinin sahaya dönüşmesi kolay değil. Her ne kadar vizyon bildirileri güçlü olsa da, Erdoğan hükümeti ve Türk dış politikasının YPG/PKK hassasiyeti, ABD için her zaman limiti olan bir alan. İran’ın vekalet gücü olarak bölgesel aktörlerle (Lübnan, Irak, Yemen) hâlâ güçlü bağları var; onu dışlamak diplomatik kırılmalara neden olabilir. Suriye rejimi ile ABD arasında gerilimli geçmiş, yatırım, güven ve kontrol paylaşımı gibi konularda çatlaklar yaratabilir.