DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'dan 'süreç' çağrısı!
Yeşil Sol Parti Kongresi'nde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Başlayan süreci sahiplenmek hepimizin görev ve sorumluluğudur. Çünkü bu süreç sadece Kürtlerin barışı değil, bu süreç 85 milyon için hakların elde edileceği, demokratik değerlerin kabul ettirilmesinin mücadelesidir. Barış için ittifaklarımızı büyüteceğiz” dedi.

Yeşil Sol Parti’nin (YSP), “Barış ve Demokrasi İçin Ortak Mücadele” sloganıyla Ankara’da iki gün sürecek konferans ve kongresi Maltepe Yılmaz Güney Sahnesi’nde başladı.
Kongreye, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Halkların Demokratik Kongresi (HDK), siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı.
3 Mayıs’ta hayatını kaybeden DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder’in fotoğraflarının asıldığı salonda, açılış konuşmasını yapan YPS Sözcüsü Ahmet Asena, "Barış çağrısını toplumun önüne koyan İmralı'da tutsak Abdullah Öcalan'a buradan teşekkür ediyorum, siyasi tutsaklara dayanışma duygularımı iletmek istiyorum" dedi.
“Ortadoğu ve dünyada yeni bir tarihi süreç yaşıyoruz”
Ardından konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Ortadoğu ve dünyada yeni bir tarihi süreç yaşıyoruz. Neoliberal politikaların artık iflas ettiği, çatırdadığı, krizlerin ve kaosların dünyanın her yerinde baş gösterdiği bir süreci yaşıyoruz. Neoliberal sistemin yürütücüleri yeni bir çıkış arıyorlar. Onların aradıkları çıkış ise savaş ve çatışmadır. Bunun en bariz örneği, Ortadoğu’daki gelişmelerdir; hepimiz bunları yakından takip ediyoruz. Kriz, savaş ve şiddeti yaymayı bir çare olarak görüyorlar. Savaşın ağırlık merkezi de Ortadoğu’dadır. Neredeyse çatışmanın, gerginliğin, kriz ve kaosun, kan ve gözyaşının olmadığı Ortadoğu’da tek bir ülke bile yok” dedi.
Bakırhan’ın konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
“Ortadoğu hem zenginlikleriyle hem de stratejik konumu itibarıyla onların iştahlarını kabartıyor. Bize düşen, geçmişte Mahirlerin, İbrahimlerin, Denizlerin, Mazlumların bıraktığı savaşsız, sömürüsüz, demokratik bir yaşamı inşa etmektir. Bu kriz, kaos ve çatışma zeminini üreten, çoğaltan bu sisteme karşı barışı savunarak, onurlu barışı savunarak, halkların acı çekmesini engelleyerek, halkların farklılıklarıyla, bütün kimlikleriyle, renkleriyle bir arada yaşadıkları demokratik ulus ve demokratik bir zemin yaratma gibi bir görev ve sorumluluğumuz vardır.
“Türkiye'de anlamlı yeni bir süreç var”
Türkiye’de anlamlı yeni bir süreç var. Türkiye halkları yüzyıllık Kürt meselesinin, son 50 yıllık çatışmalı sürecinin sona ermesini sağlayacak bir aralıktan geçti. Sayın Öcalan’ın yaptığı çağrı ile birlikte Türkiye’de savaşsız, çatışmasız, sömürüsüz, Kürtlerin kendi kimlikleriyle, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarıyla, doğanın, çevrenin, bütün canlıların özgürce yaşadığı, doğanın ranta peşkeş çekilmediği, hepimizin demokratik bir zeminde yaşayacağı ve mücadele edeceği bir kapı aralandı. Bu kapıya soru işaretleriyle bakanlar olabilir. İktidar karşıtı mücadelede Türkiye’de örnek bir mücadele ortaya koyduk.
Bunu uzatıp büyütmeye gerek yok; cezaevlerindeki siyasi tutsaklara bakılırsa, hangi zeminin bu iktidar karşısında, bu zulüm ve çatışma isteyen anlayışın karşısında direndiğini, mücadele ettiğini, onuruyla hâlâ bunu devam ettirdiğini görürüz. Kimse kaygılanmasın. Ortadoğu’da kimliksiz bir halkı bugün dünyanın en demokratik zemini haline getiren bir anlayış bu işin içindedir. Kimliksiz olan Ortadoğu’daki Kürtleri, diğer halklar ve inançlarla birlikte dünyada örnek olacak bir yönetim biçimiyle 13 yıldır devam ettiren bir anlayış var.
“Süreci sahiplenmek hepimizin görevidir”
Başlayan süreci sahiplenmek hepimizin görev ve sorumluluğudur. Çünkü bu süreç sadece Kürtlerin barışı değil, bu süreç 85 milyon için hakların elde edileceği, demokratik değerlerin kabul ettirilmesinin mücadelesidir. Barış için ittifaklarımızı büyüteceğiz.
Demokrasi için daha güçlü mücadele yürüteceğiz. Barış ve demokrasiyi de bu topraklara hep birlikte hediye edeceğiz. Şimdi tartışmalar yapma zamanı değil, safları sıklaştırma ve ortak mücadeleyi büyütme zamanıdır. Şimdi egemenlerin değil ezilenlerin demokratik haklarını kazanmanın zamanıdır.”