MSD’den Şam yönetimine sert eleştiri: Merkeziyetçi anlayış sürüyor
MSD, Baas rejiminin çöküşünün ardından başlayan sürecin doğru yönetilmediğini, Deyrezor ve Süveyda’daki krizlerin derinleştiğini açıkladı.
Demokratik Suriye Meclisi (MSD), Baas rejiminin devrilmesinin birinci yıl dönümü dolayısıyla yayımladığı mesajda Şam’daki geçiş hükümetine sert eleştiriler yöneltti. Hükümetin “dar ideolojik kalıplardan çıkamadığını” belirten MSD, 10 Mart’ta imzalanan mutabakatın uygulanmamasının sahadaki krizleri daha da ağırlaştırdığını vurguladı.
MSD, yazılı açıklamasında, Baas rejiminin yıkılışını “baskı dönemini sona erdiren ve 14 yıllık savaş, göç ve zulmün ardından yeni bir Suriye’nin kapısını aralayan tarihî bir adım” olarak değerlendirdi; ancak sonraki sürecin doğru yönetilemediğini ifade etti.
“Merkeziyetçi anlayış devam ediyor”
Açıklamada, bir yıldır başkenti yöneten geçiş hükümetinin pratiği eleştirilerek şu ifadelere yer verildi:
“Hükümet, silahlı grupların zihniyetinden ve dar ideolojik arka planlardan sıyrılamamış; kapsayıcı bir ulusal devlet anlayışına geçememiştir. Kapsamlı bir ulusal diyalog başlatılamadığı gibi, bağımsız geçiş kurumları da oluşturulamamıştır. Aksine, devleti daha önce felç eden merkeziyetçi yönetim anlayışı sürdürülmüştür.”
“10 Mart Anlaşması uygulanmadı”
MSD, geçiş hükümeti ile Demokratik Suriye Güçleri (DSG) arasında imzalanan 10 Mart Mutabakatı’na dikkat çekerek, “Anlaşma iç gerilimleri azaltmak adına önemli bir adımdı. Ancak uygulanmaması ve Sahil bölgesi ile Süveyda’daki krizlerin derinleşmesi, hükümetin geçiş sürecini yönetme kapasitesinin olmadığını göstermiştir” ifadelerini kullandı.Yeni anayasa ve demokratik dönüşüm çağrısı
Açıklamada, tüm Suriye’yi temsil edecek bir geçiş otoritesinin oluşturulması ve yeni, demokratik bir anayasanın hazırlanması gerektiği vurgulandı. MSD, bunun için BM’nin 2254 ve 2799 sayılı kararları doğrultusunda “şeffaf bir demokratik dönüşüm sürecine ihtiyaç olduğunu” belirtti.
“Suriye tarihî bir süreçten geçiyor”
MSD, mesajının sonunda Suriye’nin kritik bir dönemeçte olduğuna işaret ederek, ülkenin geleceğinin ancak özgürlük, vatandaşlık, adalet ve katılımcılık temelinde inşa edilmesiyle istikrara kavuşabileceğini kaydetti.
