Erdoğan'ın Başdanışmanı: “Geçiş süreci tüm Kürtleri kapsamıyor"!

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başdanışmanı ve Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, sosyal medya üzerinden yayımladığı yazısında Türkiye’deki “geçiş süreci”nin kapsamını, sınırlarını ve demokratikleşme hedeflerini netleştirmeye çalıştı. Uçum, bu sürecin terörle mücadele ve şiddetin sona erdirilmesine odaklı olduğunu; demokrasiyi ilerletme gündeminin ise tüm vatandaşları kapsadığını savundu.

Erdoğan'ın Başdanışmanı: “Geçiş süreci tüm Kürtleri kapsamıyor"!

Erdoğan’ın başdanışmanı ve Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, sürecin amacının terörün kesin ve kalıcı olarak sona erdirilmesi olduğunu vurguladı. Ayrıca, demokrasi geliştirme sürecinin ise tüm Türk vatandaşlarını kapsayan hukuk reformları ve yeni anayasa hedefleri üzerine kurulu olduğunu ifade etti.

Mehmet Uçum, yazısında Türkiye’de muhalefetin özgürlük alanının geniş olduğunu ve suç teşkil etmeyen eylemler kapsamında her türlü demokratik muhalefetin rahatça yapılabildiğini kaydetti. “Demokrasi askıda ise Türkiye’de her türlü muhalefet nasıl olabiliyor, en radikal fikirler nasıl ortaya çıkıyor?” diyen Uçum, demokrasi eleştirilerinin çoğunun gerçeklikten uzak olduğunu söyledi.

Uçum ayrıca, terörün sona ermesinin hiçbir önşarta bağlanamayacağını ve bunun demokrasi için bir kazanım olduğunu belirterek, sürecin istismar edilmesinin en büyük sabotaj olacağını vurguladı.

Açıklamaların ana hatları

  • Uçum’a göre geçiş süreci, Türkiye’deki ve bölgedeki Kürtlerin tamamını kapsamaz; aksine PKK ve bağlantılı aktörlerle sınırlıdır: “Konu ve özne ilişkisini doğru kurmak önemlidir: Geçiş sürecinin konusu terörün kesin ve devamlı surette sona ermesidir. … Geçiş süreci Türkiye'deki ve bölgedeki Kürtlerin tamamına yönelik değildir.” 

  • Demokrasi geliştirme süreci ise geniş bir hukuki dönüşüm ve yeni anayasa hedefiyle tanımlanıyor. Burada sürecin öznesi olarak “Türk Milletinin tamamı, halkın tüm kesimleri, demokratik kurumlar ve kuruluşlar” vurgulanıyor. 

  • Uçum, Türkiye’de muhalefetin özgürce varolabildiğini savunuyor: “Demokrasi askıda ise Türkiye’de her türlü muhalefet nasıl olabiliyor?” diyerek, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalması ve muhalefetin yerel seçimlerde başarı elde etmesini örnek gösterdi.

  • Ayrıca Uçum, “terörün sona ermesinin hiçbir önşarta bağlanamayacağını” söyledi; “Bu süreci istismar etmek en büyük sabotaj olur” ifadesini kullandı.

  • Geçiş süreciyle ilgili bir “kanun” önerisi de gündemde. Uçum, bu düzenlemenin ceza-infaz, toplumsal katılım ve sosyal hukuk alanlarını kapsayacağını ifade etti.

Bu açıklamaların bağlamı ve muhtemel etkileri

Bu beyanlar, AKP ve iktidar çevrelerinin “teröre karşı geçiş süreci + demokrasi ilerlemesi” modelini kamuoyuna yeniden anlatma çabasının parçası olarak okunabilir. Uçum’un vurgu yaptığı ayrım — geçiş süreci ile demokrasi gelişimi —, sürecin “geçici, özel” ve “normatif sınırları belli” bir etap olarak sunulmasını amaçlıyor.

Muhalefet ve demokratik eleştiri ekseninden bakıldığında, Uçum’un “Türkiye en rahat muhalefet yapılan ülkelerden biri” yönündeki iddiası, mevcut eleştirilerin geçerliliğini sorgulamaya yönelik retorik bir strateji olarak yorumlanabilir. Bu söylem, Türkiye’deki ifade özgürlüğü, soruşturmalar, medya özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı eksenindeki tartışmalara bir karşı argüman geliştirme çabası olarak değerlendirilebilir.

Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken bazı noktalar:

  1. Gerçek uygulamalar ile iddialar arasında fark: Açıklamalarda geçiş sürecinin sınırlarına vurgu yapılsa da, somut adımlar, yasalar ve uygulamalar süreç sınırlarının nasıl şekilleneceğini belirleyecek.

  2. Kanunlaştırma süreci kritik olacak: Geçiş süreci kanunu önerisi, uygulanabilirliği, kapsamı, Anayasa’ya uygunluğu ve TBMM mutabakatı ile sınavdan geçecek.

  3. Eleştirilerin yöneldiği alanlar: İfade özgürlüğü, medya ortamı, soruşturmalar, fezlekeler, yargı denetimi gibi demokratik teminatlarla ilgili alanlar, muhalefet ve sivil toplum tarafından hassasiyetle izlenecek.

  4. Siyasi algı ve oy dinamiği: Bu söylem “teröre karşı güvenlik + demokrasi taahhüdü” imajı vermeyi hedefleyebilir; kamuoyunda nasıl karşılanacağı seçmen davranışı açısından önemli olabilir.