10 Mart Anlaşması ve Rojava'da Yeni Denge Arayışı

BM Güvenlik Konseyi’nin gündemine aldığı 10 Mart Anlaşması, Suriye’nin kuzeyinde yeni bir siyasi denge umudu olarak yeniden tartışılıyor. DSG ile Suriye Geçici Hükümeti arasındaki mevcut gerginliği çözme amaçlı toplantı 10 Mart Anlaşmasının pratikte uygulanıp uygulanmayacağının da teknik göstergesi olabilir.

10 Mart Anlaşması ve Rojava'da Yeni Denge Arayışı

Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, çarşamba günü yapacağı aylık oturumda Suriye’nin kuzeyinde artan tansiyonu, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile Suriye Geçici Hükümeti arasındaki son gerginlikleri ve insani durumu ele alacak.

Toplantının odağında, uzun süredir askıda olan 10 Mart Anlaşması bulunuyor.

Diplomatik kaynaklara göre, BM Suriye Özel Temsilci Yardımcısı Najat Rochdi ve BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) Koordinasyon Direktörü Ramesh Rajasingham, Konsey üyelerine sahadaki son gelişmeler hakkında bilgi verecek.

Kaynaklar, Rochdi’nin taraflara tansiyonu düşürme, ulusal uzlaşı sürecine dönme ve 10 Mart Mutabakatı’nın uygulanmasını canlandırma çağrısı yapmasının beklendiğini bildirdi. Bu gelişme, imzalandığında uluslararası toplumda büyük bir heyecan yaratan 10 Mart Anlaşması'nı tekrar siyasal gündemin üst sıralarına taşıdı.

10 Mart Anlaşması: Kuzey Suriye’nin “sessiz mutabakatı”

10 Mart 2025’te DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi ile Suriye Geçici Hükümeti lideri Ahmed Şara arasında imzalanan mutabakat, kuzeydeki iki fiili otoritenin ilk kez siyasi bir zeminde bir araya gelmesini sağlamıştı.

BM gözetiminde hazırlanan bu metin, Suriye’nin geleceğinde yerinden yönetim ve yerel uzlaşı tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı.

Anlaşmanın altı temel başlığı

  1. Güvenlik koordinasyonu: Tarafların çatışmalardan kaçınması, ortak devriyelerle istikrarın sağlanması.

  2. Yerinden yönetim: Yerel meclislerin özerk idari yetkilerini sürdürmesi ve Şam’la ilişkilerin siyasi temele taşınması.

  3. Dil ve kültürel haklar: Kürtçe ile Arapçanın eşit statüde tanınması, çokdilli eğitim modeli.

  4. Ekonomik paylaşım: Petrol ve tarım gelirlerinin bölgesel yönetimler ile merkezi bütçe arasında paylaşımı.

  5. Siyasi temsil: DSG’nin anayasa komisyonu ve ulusal diyalog süreçlerinde yer alması.

  6. Adalet ve geri dönüş: Göçmenlerin güvenli dönüşü, savaş suçları için bağımsız yargı mekanizmalarının oluşturulması.

Kimler destekliyor, kimler karşı çıkıyor?

Destek veren aktörler

  • ABD: DSG’nin meşruiyetini koruyarak kuzeydeki dengeyi sürdürmek istiyor. Washington, mutabakatı “Suriye’nin federal olmayan çözüm modeline” örnek olarak görüyor.

  • Fransa: Kürtler ile Şam yönetimi arasında arabuluculuğu güçlendirmek istiyor.

  • BM: Süreci “kapsayıcı bir siyasi geçişin başlangıcı” olarak tanımlıyor.

  • Erbil yönetimi: Özellikle Mazlum Abdi’ye yakın çevreler aracılığıyla sürece destek veriyor.

Temkinli ya da karşı aktörler

  • Şam: DSG’yi “ayrılıkçı yapı” olarak tanımlamaya devam ediyor, anlaşmayı “merkezi otoritenin alternatifi” olarak görüyor.

  • Türkiye: Mutabakatın PKK bağlantılı yapıların “siyasal meşruiyetini güçlendirebileceği” endişesiyle itiraz ediyor.

  • Rusya: Sürecin Batı eksenli ilerlemesinden rahatsız, kendi arabuluculuk zeminine çekmek istiyor.

Askıya alınan maddeler: Güvenlik koordinasyonu ve gelir paylaşımı

Son haftalarda yaşanan gerilim, anlaşmanın iki kritik maddesini fiilen askıya almış durumda:

  • Güvenlik koordinasyonu: DSG, geçici hükümetin El Bab çevresinde askeri yığınak yaptığını iddia ederken; Şara yönetimi DSG’nin “idari yetkilerini aşarak fiili kontrol alanlarını genişlettiğini” öne sürüyor.

  • Ekonomik paylaşım: Petrol gelirleri ve gümrük vergileri konusunda taraflar arasındaki denge bozulmuş durumda.

Bu durum, BM’nin uyardığı “yerel çatışma riskini” yeniden gündeme taşıyor.

BM neyi hedefliyor?

BM’nin çarşamba günkü toplantısında üç temel hedef öne çıkıyor:

  1. 10 Mart mutabakatının yeniden işler hale getirilmesi,

  2. Siyasi geçiş sürecine ivme kazandırılması,

  3. Kuzey ve doğu Suriye’de insani yardımların kesintisiz ulaşımı.

BM kaynaklarına göre, Najat Rochdi, tarafların temsilcilerini yeniden bir araya getirmek için “gözden geçirilmiş bir yol haritası” önerisini sunacak.

Analiz: 10 Mart Anlaşması Suriye’nin “ikinci Oslo’su” mu olacak?

Her ne kadar taraflar arasında güven tam olarak sağlanmamış olsa da, 10 Mart mutabakatı Suriye’nin kuzeyinde iki yerel otoritenin ilk kez ortak bir siyasi metinde uzlaştığı zemin olarak öne çıkıyor.

Ancak:

  • ABD’nin desteği zayıflarsa, mutabakatın devamı tehlikeye girebilir.

  • Şam ve Ankara hattı, süreci “Batı güdümlü yerelleşme” olarak görebilir.

  • DSG içindeki Arap aşiretlerinin desteği kaybolursa, sahadaki denge hızla bozulabilir.

Buna karşın, BM’nin süreci sahiplenmesi ve bölgesel aktörlerin pragmatik yaklaşımları, 10 Mart metnini Suriye’nin uzun zamandır aradığı siyasi çözüm modeline dönüştürebilir.

BM’nin çarşamba günkü oturumu, Suriye’nin geleceği açısından bir test niteliği taşıyor. Ya 10 Mart Anlaşması, sahadaki kırılgan dengeyi diplomatik bir kazanıma dönüştürecek,
ya da bölgedeki güç mücadelesi içinde bir kez daha “askıya alınmış bir umut” olarak kalacak.