Ahmet Kaya’nın 1996’daki röportajı ilk kez yayımlandı
Gazeteci Can Dündar, sürgünde yaşamını yitiren Ahmet Kaya’nın 25’inci ölüm yıl dönümünde 1996 yılında yaptığı röportajın daha önce yayınlanmış bir kısmını sosyal medya hesabından yayınladı.
Ahmet Kaya’nın yayımlanan röportajındaki konuşmaları şu şekilde:
“İki metrelik kefen bezimi arka cebimde taşıyorum”
“Ben pimpirikli bir insanım aslında. Yani kalp krizinden ölmeyi yaşam boyunca istemedim. Ama ölümün adresi yok bu ülkede. Nasıl, hangi koşullarda, nasıl olursa olsun, her zaman söylediğim bir şey vardı:
İki metrelik kefen bezimi arka cebimde bulunduruyorum.
Bu faili meçhullerin gittiği yerde İstanbul’da herhangi bir sokağın ortasında olabilir. Evinin önünde de olabilir ya da işkencehanelerde bile olabilir. Bunlar önemli şeyler değil.
Ama bir Kürt insanı olarak, bütün Kürtler gibi bu ülkeyi biz çok sevdik. Ve her zaman söylemişimdir:
Ben öldüğüm zaman beni topraklarıma gömün. Götürün İstanbul’un herhangi bir yerine gömebilirsiniz.
“Türkler ve Kürtler bu ülkenin ortaklarıdır”
Biz bu ülkeye baştan beri ortaktık. Kimse sahibi değildi ama… Altını çiziyorum: ortaklık! Türkler ve Kürtler olarak.
Hiç kimse bu ülkeye sahip çıkmasın; biz ortağız, ortağın hakkını verecekler usta. Ortaklık bozuldu mu her şey bozulur. Namuslu ve dürüst olmak lazım. Biz hakkımızı isteriz bu anlamda.
Ne toprak, ne ayrı bir bayrak, ne ayrı ilişkiler, ne ayrı bir kültür… Hayır.
Biz binlerce yıl daha Türk bayrağı altında yaşayacağız ama Kürt kimliğiyle yaşayacağız.
Yaşayacağız, yaşayacağız… Yaşatmayanlara rağmen yaşayacağız yani. Bunun ötesi yok.
Biz böyle kimliksiz yaşamak istemiyoruz. Bütün mesele budur.
Ben bir Kürdüm, Türk vatandaşıyım ve Kürt gibi yaşamak istiyorum. Bütün meselem budur.
“Kimse Türkiye’yi hıyar gibi ikiye bölün demedi”
Başka bir derdim yoktur. İnsanlardan fazla bir şey istemiyor ki insanlar.
Ben demedim ki: “Gelin Türkiye’yi hıyar gibi ikiye bölün.” Böyle bir şey yok ki!
Ne olur yani, benim insanım çıksa, o birinci sınıftaki ilkokul talebesi, kendi diliyle ilkokul şartlarını söylese? Çok mu kötü ya?
"Kürtçe, kötü bir şey mi?"
Bir tane Kürt, bir Türkiye… “Merhaba” dese Kürtçe, kötü bir şey mi?
Yunanlı geliyor, “merhaba” diyor da Yunanca. Bizim Türk kızmıyor biliyor musun? Binlerce yıllık düşmanı… Binlerce yıldır yan yana yaşadığı bir Kürt kalkıyor, “merhaba” diyor; Türklere bu kadar tepki gösteriyorlar.
Hazımsız bunlar. Devlet değil ha, halkımız da değil. Bunların uç örnekleri var tabii, adlarını vermek istemiyorum. Bu mafya, çek senet işiyle uğraşıyorlar ya… Bunlar var ya usta, sana bir şey söyleyeyim: fazla zamanları yoktur. Çok fazla zamanları yoktur.
“Silahlı mücadeleyi savunan solu reddediyorum”
Türkiye’de silahlı mücadeleyi savunan Türkiye solu var. İşte katleden, öldüren, yok eden, götüren; hiçbir siyasi, ideolojik perspektifini ortaya koymadan insanlar…
Kesinlikle, ben bunları savunmuyorum ve tamamıyla reddediyorum. Bir kere daha söylüyorum:
Türkiye’de bir Kürt insanı olarak bu ülkenin bölünmesini değil, birleşmesini ve her zaman birleşik kalmasını savunuyoruz.
Bunu yanlış anlayan insanlara da anlatırız. Nasıl anlatacağımız konusunda bu kuralı biz kurarız, onlar da bu kurala uyarlar.
“Kürt’üm dediğin anda bölücü ilan ediliyorsun”
Tabii engelleniyorsun. Mesela “Ben Kürdüm” dediğin zaman insanlar sana “bölücü” diyorlar. Ya neyi bölüyorsun mesela şimdi?
Ya da “Kürt” dediğin zaman Türkiye’yi bölme konusunda… Doğuda, şurada, burada… Koskocaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Yani kaç bin yıllık Türkiye Cumhuriyeti Devleti — hani böyle geçer ya tarihte.
Sonra kalkıp bunun hesabını kitabını nasıl yapabilir?
Bir Tansu Çiller’in hesabını göremeyen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, PKK’nın hesabını nasıl görür yahu? Böyle bir şey yok yani.
“Gün gelir Öcalan başbakan yardımcısı bile olabilir”
Ha? Hasbelkader Abdullah Öcalan başbakan yardımcısı değil diye mi böyle yani? Ola ki gün gelir, o da olur yahu. Ne yapayım yani?”