Ankara’nın “silah bırakma” çağrısına İlham Ahmed’den yanıt
Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Eş Başkanı İlham Ahmed, TBMM Komisyonu’nun İmralı ziyaretini “tarihi bir adım” olarak değerlendirerek, sürecin hem Türkiye’de hem Suriye’de kalıcı barış ve demokratikleşme için fırsat oluşturduğunu söyledi.
Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı İlham Ahmed, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun İmralı Adası’na gerçekleştirdiği ziyareti değerlendirerek, görüşmenin hem Türkiye’deki çözüm süreci hem de Suriye’deki siyasi denklem açısından “tarihi bir adım” niteliği taşıdığını ifade etti. Ahmed, sürecin devam etmesinin Kürt sorununun çözümü, bölgesel istikrar ve Rojava ile Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi açısından önemli bir fırsat oluşturduğunu belirtti.
Rojava Özerk Yönetimi Dış İlişkiler Dairesi Eş Başkanı Ahmed, İmralı ziyaretini Numedya24′ten Diyar Cıwan’a değerlendirdi.
İlham Ahmed ile yapılan röportaj şöyle:
Bölgesel siyaset açısından, Meclis Komisyonu’nun İmralı ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu bölgesel sorunların çözüm başlangıcı için de tarihi bir dönüm noktası olabilir mi?
Son İmralı ziyareti önemli tartışmalara da zemin hazırladı. Bu görüşmede birçok konunun ele alındığı ve esasen çok tarihi bir ziyaret olduğu açıktır. Dolayısıyla yapılanlar devletin kararı çerçevesindedir. Devlet ve Önder Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununu ve Türkiye’de demokratikleşme meselesini doğrudan ve resmi olarak yüz yüze görüştüğü ilk seferdir. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonu‘nun İmralı Adası ziyaretini önemli bir adım olarak nitelendiriyoruz. Elbette, burada en önemli husus, Kürt sorununa köklü ve stratejik bir çözümün önünü açmak için bu diyalog ve ziyaret sürecinin devam etmesidir. Önder Öcalan, Kürt sorununun genel çözümünde kilit bir rol ve nüfuza sahip. Kritik meselelerde gösterici bir rol oynayacaktır. Anneler başta olmak üzere, bu sürecin olumlu sonuçlanmasının tüm toplumun ve halklarımızın yüreğini rahatlatacağına inanıyoruz. Yani en basit ifadeyle, Kürt ve Türk halkları için yeni acıların kesinlikle önüne geçecektir barış süreci.
Bu ziyaret özellikle Rojava Kürtleri ve DSG için ne anlama geliyor? Çünkü ilk bilgilere göre görüşmede Rojava konusunun da konuşulduğu belirtiliyor. Bu görüşmenin Türkiye’nin Kürtlere yönelik politikasında bir değişikliğe yol açacağına inanıyor musunuz?
Bu sürecin Rojava ve tüm Suriye üzerindeki etkisine gelince, kesinlikle olumlu anlamda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla Ankara’nın Rojava’yı yakından takip ettiğini çok iyi biliyoruz. Ankara, Suriye’deki hem askeri ve hem de siyasi sorunların üst seviyede içindedir. Dolayısıyla bu sorunların demokratik çözümü için olumlu bir rol oynamalıdır. Bu nedenle başlatılan çözüm süreci ve önder Abdullah Öcalan’ın silahlı mücadeleyi sona erdirmek için açıkladığı adım, çözüm çabalarının başarısının bir garantisidir.
ÇÖZÜM ÇABAMIZ TÜRKİYE’YE KARŞI DEĞİL
Bu tarihi dönemde, Rojava’daki Kürtler ve hatta Suriye’deki tüm halklar olarak, Kürt sorununu çözmek ve Suriye’yi demokratikleştirmek için kapsamlı ve net bir projemiz var. Bu projeye en başından beri inandığımız gibi, şimdi de hiçbir çözüm çabamız Türkiye’ye karşı değildir. Aksine, bu projemiz Suriye’deki savaşı, tüm çatışmaları, nefret ve düşmanlığı sona erdirecek ve yerine istikrar, barış, adalet ve demokrasiyi getirecek bir ortak yaşam projesidir. Hatta bu projemizin Türkiye ile ortak çıkarlarımızı da koruyacağını söyleyebiliriz. Kısacası, projemizin başarısının Rojava Kürtlerinin Türkiye halkıyla dayanışmasının güçlenmesine yol açacağını söyleyebiliriz. Bu nedenle, Türkiye’deki sürecin başarısının tarihi bir adım olduğuna inanıyor ve Rojava Kürtleri olarak tüm gücümüzle destekliyoruz.
ANLAŞMAYA VARMAYA KARARLIYIZ
Daha önce Türk yetkililerle aranızda dolaylı görüşmeler olduğunu belirtmiştiniz. Peki, İmralı ziyareti Ankara ile Özerk Yönetim arasında net bir müzakere sürecinin başlamasına alan açabilir mi? Başka bir deyişle, Türkiye’nin Rojava Kürtlerinin statüsünü ve siyasi iradelerini bir şekilde tanıması mümkün mü?
Meclis Komisyonu üyelerinin açıklamalarından da anlaşılacağı üzere, Önder Öcalan, toplantı sırasında komisyonun sorularını hem değerlendirmiş hem de 10 Mart Mutabakatı ve elbette demokratik entegrasyonun hayata geçirilmesi temelinde görüş belirtmiştir. Bu bağlamda biz de Rojava Kürtleri olarak çözüm konusunda bir anlaşmaya varmaya kararlıyız.
Silah Bırakma Konusu Salt DSG İle İlgili Bir Mesele Değil
Medyaya yansıyan bazı iddialar da var. Öcalan’ın DSG’ye silahların bırakılması yönünde mesaj gönderdiği dile getiriliyor. Bu konudaki yaklaşımınız nedir?
DSG’nin silah bırakması konusu sadece DSG ve Özerk Yönetim’i ilgilendiren bir husus değil. Unutmayalım, DSG bölgede oluşturulan IŞİD Karşıtı Uluslararası Koalisyon’un bir ortağıdır. Dolayısıyla bizim kadar geçici Şam yönetimi ve uluslararası ortaklarımızı da ilgilendiren bir durum söz konusu. Tarafların bu konuda yükümlülüklerini unutmamalıyız. Geçici Şam yönetimi ile askeri ve siyasi entegrasyon süreci devam ediyor ve bu konuda önemli bir mutabakata yakınız. Ancak detayların müzakeresi sürüyor.
MÜLTECİLER KONUSU: BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMELİ
*Bu soruyla bağlantılı olarak, en çok ilgi çeken bazı konular var. Örneğin, Türkiye’den Suriyeli mültecilerin geri dönüşü. Rojava ile Türkiye arasındaki sınır kapıları ve ticaret meselesi. Sizce hem süreç hem de ziyaret bu sorunların çözümünü nasıl etkileyecek?
Aslında yıllardır yaşanan mülteci sorunu çok ciddi bir sorundur. Yani Suriye’de bir rejim çöktü ve şimdi değişimden söz ediliyor. Ancak Suriyeli mültecilerin geri dönüşü konusunda henüz somut bir adım atılmadı. Belki bir kısmı Türkiye’den geri döndü, ancak Suriye içindeki mülteci sorunu hâlâ devam ediyor. Bu nedenle, Serêkaniyê, Girê Spî ve Şehba’dan çok sayıda mülteci hâlâ kamplarda ve yaşam koşulları çok zor. Bu insani dosyanın bir an önce çözülmesini çok önemli görüyoruz. Bu nedenle, Şam’daki Geçici Yönetim ile temel sorunlarımızdan biri de mülteci sorunudur. Bu sorunun çözümünde önemli bir adım olarak, kapıların mutlaka açılması gerekiyor. Bilindiği üzere, Türkiye ile aramızdaki en önemli kapı Nusaybin ve Kamışlo kapısıdır. Ankara yönetimiyle Nusaybin kapısının açılması için görüşmelerimizi devam ediyor. Kuzey ve Doğu Suriye yönetimi olarak bu kapıyı açma konusunda kararlı ve ciddiyiz. Umuyoruz ve inanıyoruz ki Türk tarafı da bu konuda iradesini ortaya koyacaktır.
ARTIK KÜRT GÜÇLERİ BİRBİRİNİ ANLAYABİLİYOR
Sürecin Kürt halkının iç siyasetine etkisinden biraz bahsedelim. Sizce süreç şimdiye kadar Kürt siyasetinin ana aktörlerinin (PKK, KDP, YNK, DSG, ENKS, DEM Parti ve diğer güçler) yakınlaşmasını nasıl etkiledi?
Türkiye’de başlatılan çözüm girişiminin genel olarak Kürt güçlerinin yakınlaşmasının önünü açtığını açıkça söyleyebiliriz. Yani en azından bu süreç ve Önder Öcalan’ın çabaları sayesinde Kürt partileri arasında kapı açıldı, müzakereler başladı. Artık Kürt güçleri birbirini anlayabiliyor, yeni kanallar açıldı, konferanslar düzenlendi. Yani ortaya çıkan barışçıl atmosferin Kürt güçleri arasında ciddi bir iradenin ortaya çıkmasına da olanak sağladığını söyleyebiliriz. Artık tüm Kürt güçleri, bu tarihsel dönemde ortaya çıkan fırsatların boşa harcanmaması gerektiğine inanıyor. Tüm Kürt güçlerinin birleşik bir irade oluşturmasının ve Kürt sorununu çözmek ve Ortadoğu’yu demokratikleştirmek için tarihi misyonlarını üstlenmelerinin artık zamanı geldi.
Siz Kürtler arası ilişkilerin geliştirilmesinde nasıl bir rol oynuyorsunuz?
Son 14 yılda Rojava Devrimi’nin etrafında büyük bir sempati toplandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Yani Kuzey, Güney, Doğu ve tüm diasporadaki Kürtlerin Rojava devrimine nasıl bağlılık duyduğunu gördük. Kuzey ve Güney halklarının en zor dönemlerde Rojava’yı ve Kuzey ve Doğu Suriye halkını nasıl desteklediğini gördük. Bu desteğe Kürtlerin önde gelen güçleri öncülük etti ve bu bizim için her zaman bir gurur ve sevinç kaynağı oldu. Bu nedenle Kürt toplumuna bir kez daha şükranlarımızı sunuyor ve tıpkı Kürt halkının son 14 yıldır Rojava’ya karşı kendini sorumlu hissettiği gibi, bundan sonra da aynı sorumlulukla hareket etmesi gerektiğini söylüyoruz. Kürt toplumunun artık ortak çıkarlar doğrultusunda hiçbir hataya izin vermeme kararlılığında olduğunu görmek çok değerli.