BM'den PKK açıklaması: Sürece katkı sunmaya hazırız
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Sözcüsü Stéphane Dujarric, BM Genel Sekreteri António Guterres’in, PKK’nin kendini feshetme ve silah bırakma sürecine ilişkin gelişmeleri “yakından takip ettiğini” açıkladı. Dujarric, Guterres’in tüm taraflara “barış ve istikrar yönünde iyi niyetle hareket etme” çağrısı yaptığını belirtti.
BM merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Sözcü Dujarric, “PKK’nin güçlerini Türkiye’den Irak’a çekeceğine dair açıklamadan haberdarız” dedi.
Genel Sekreter Guterres’in bu adımı olumlu karşıladığını aktaran Dujarric, “Genel Sekreter, bu sürecin barış ve istikrar yönünde ilerlemesini temenni ediyor. Tüm tarafları süreci iyi niyetle uygulamaya teşvik ediyor.” ifadelerini kullandı.
BM kaynakları, Guterres’in sürecin ilerleyişini yakından izlediğini, gerekirse “teknik destek ve izleme” mekanizmalarıyla katkı sunabileceklerini bildirdi.
Ancak BM, şimdilik doğrudan bir arabuluculuk ya da denetleme rolü üstlenmiyor.
PKK: Türkiye’den çekilme süreci başladı
PKK, önceki gün Kandil Dağı eteklerinde düzenlediği basın toplantısında Türkiye’deki tüm güçlerini Irak’a çekeceğini açıkladı.
Örgüt, bu kararın Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve onayıyla alındığını duyurdu.
Bu açıklama, PKK’nin 12 Mayıs’ta ilan ettiği “kendini feshetme ve silah bırakma” kararının sahadaki ilk somut adımı olarak değerlendiriliyor.
PKK, 1 Mart’ta tek taraflı ateşkes ilan etmiş; Temmuz ayında ise Kuzey Irak’ta sembolik bir törende bazı militanlar silahlarını yakarak “barış sürecine bağlılık” mesajı vermişti.
Analiz: BM’nin dengeli mesajı, Türkiye-Kürt sürecinin geleceği açısından ne anlama geliyor?
BM’nin açıklaması, diplomatik açıdan temkinli ama bir o kadar da kritik bir mesaj içeriyor.
Guterres’in “iyi niyet” çağrısı, BM’nin süreci doğrudan yönetmek yerine, barışın uluslararası meşruiyetini güçlendirmeye dönük bir yaklaşımı benimsediğini gösteriyor.
Uluslararası gözlemciler, bu açıklamanın birkaç boyut taşıdığını belirtiyor:
BM’nin sınırlı ama sembolik katkısı
BM, 1990’lardan bu yana Türkiye-Kürt meselesine doğrudan dahil olmamış bir kurum.
Ancak Guterres döneminde özellikle “çatışma sonrası silahsızlanma ve reintegrasyon” süreçlerinde teknik uzmanlığıyla öne çıktı.
Dolayısıyla BM’nin bu açıklaması, Türkiye açısından “uluslararası güvenilirlik çerçevesinde bir çözüm” umudunu güçlendiren sembolik bir değer taşıyor.
Türkiye’nin yaklaşımı belirleyici olacak
Ankara, şu ana dek PKK’nin çekilme kararına ilişkin resmi bir açıklama yapmadı.
Hükûmet çevrelerinden gelen ilk tepkilerde ise “sürecin lafla değil, sahadaki uygulamalarla ölçüleceği” vurgusu dikkat çekiyor.
Devlet kaynakları, çekilme sürecinin şeffaf ve doğrulanabilir olmasının “ön koşul” olduğunu belirtiyor.
Öcalan’ın rolü ve iç dengeler
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta İmralı’dan gönderdiği mesaj, bu yeni sürecin zeminini oluşturmuştu.
Öcalan, PKK’ye “silahlı mücadele dönemi kapanmıştır” diyerek kongre toplanması çağrısı yapmış; örgüt de 12 Mayıs’ta bu çağrıya yanıt vererek fesih ve silah bırakma kararını ilan etmişti.
Kandil’deki açıklama, Öcalan’ın etkisinin hâlen belirleyici olduğunu ve örgüt içi hiziplerin bu kez büyük oranda mutabakata vardığını gösteriyor.
Ancak saha kaynakları, çekilmenin fiili takvimi ve koordinasyonunun zorluklarına dikkat çekiyor.
Uluslararası aktörlerin pozisyonu
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY), PKK’nin çekilme sürecinin “düzenli ve denetlenebilir” şekilde yürütülmesi gerektiğini açıkladı.
ABD ve AB ise, “silahsızlanmanın barışa giden önemli bir adım olduğunu” belirterek süreci destekleyen açıklamalar yaptı.
Buna karşın bölgesel dengeler açısından Suriye’nin kuzeyinde bulunan YPG güçlerinin konumu, sürecin kırılgan noktalarından biri olarak öne çıkıyor.
Uzmanlara göre, sürecin en büyük riski “karşılıklı güvensizlik” ve “izleme mekanizmalarının eksikliği.”
PKK’nin çekilmesinin ardından Türkiye’de siyasal reform ya da demokratikleşme adımlarının gelmemesi hâlinde sürecin kalıcılığı tehlikeye girebilir.
Buna karşın, sürecin başarıya ulaşması hâlinde bölge, 40 yıllık çatışma döneminden çıkışın eşiğine gelebilir.
Guterres: “Barış, herkesin çıkarına”
BM Genel Sekreteri Guterres, yazılı açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Barış ve istikrar, yalnızca Türkiye ve bölge halklarının değil, tüm dünyanın ortak çıkarıdır. Tarafların samimiyetle hareket etmesi, bu tarihi fırsatın kaçırılmaması açısından hayati önemdedir.”
BM’nin açıklaması, uluslararası toplumun süreci yakından izlediğini ve temkinli bir destek sunduğunu gösteriyor.
Ancak barış sürecinin kaderi, artık diplomatik mesajlardan çok sahadaki uygulamalara ve tarafların samimiyetine bağlı.
Süreç ilerlerse, Türkiye’nin Kürt meselesinde yeni bir döneme girdiği; tıkanırsa, bölge yeniden belirsizliğe sürükleneceği yorumları yapılıyor.