Cengiz Çandar yorumladı: Devlet 9 bin PKK’liyi kapsayacak bir düzenleme mi yapacak?

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, çözüm sürecinin halen başlangıç aşamasında olduğunu ve ilerleyip ilerlemeyeceğinin tamamen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “oyun planına” bağlı olduğunu belirtti.

Cengiz Çandar yorumladı: Devlet 9 bin PKK’liyi kapsayacak bir düzenleme mi yapacak?

Çandar, ANF’ye verdiği röportajda, sürece dair güncel gelişmeleri, devletin tutumunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki (TBMM) komisyonların çalışmalarını, Rojava bağlantısını ve Türkiye’deki iç politikayı değerlendirdi.

"Sürecin girişinde bile yol alınmadı"

Çandar, eylül ayında yaptığı “Çözüm sürecinin içinde değiliz, girişindeyiz” açıklamasını hatırlatarak, gelinen noktada hâlâ “girişin ilk paragrafında” olunduğunu söyledi.

Tecrübeli siyasetçi, Erdoğan ile yapılan görüşmeler ve sonrasında kullanılan iyimser dilin umutları yeşerttiğini ancak somut bir ilerleme kaydedilmediğini ifade etti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Selahattin Demirtaş’la ilgili Türkiye’nin talebini reddetmesine değinen Çandar, “iktidar bloğundan gelen çelişkili açıklamaların” süreci belirsizleştirdiğini söyledi.

“Top devlete atıldı”

Duran Kalkan’ın açıklamalarına atıfta bulunan Çandar, Kalkan’ın “ikinci döneme geçtik” ifadesiyle örgütün üzerine düşeni yaptığını ve topun artık devlet tarafında olduğunu vurguladı.

Devletten bir adım beklendiğini, ancak bu adımın henüz gelmediğini ifade eden Çandar, devlet tarafının adım atmakta tereddütlü olmasının sebeplerini kestiremediğini söyledi.

“Komisyon henüz orta sahada top çeviriyor”

TBMM'de kurulan komisyonunun hâlâ “orta sahada top çevirmekten öteye geçmediğini” belirten Çandar, komisyonun asıl işlevini yerine getirmediğini kaydetti.

Komisyonun kuruluş gerekçesinin “geri dönüş yasası” ve “infaz yasasındaki bazı değişiklikler” olduğunu belirten Çandar, geri dönüş yasasının, PKK’lileri ve örgütle irtibatlı kişilerin Türkiye’ye dönüşünü ve siyasal-toplumsal hayata katılımlarını sağlayacak hukuki düzenlemeleri kapsadığını ifade etti.

Çandar, komisyonun bu hafta yapılması planlanan son toplantısının Gürcistan’daki uçak kazası nedeniyle ertelendiğini ve bütçe dönemi nedeniyle sürecin Ocak-Şubat ayına sarkabileceğini belirtti.

“Devletin elinde format var”

Reuters’ın 9 bin PKK’liyi kapsayacak bir düzenleme yapılacağına dair haberine değinen Çandar, devletin elinde sürece dair bir “format” olduğundan emin olduğunu söyledi.

“Devlet şu andaki süreci başlattığında elinde epey bir arşiv var” diyen Çandar, “Bu süreci başlatırken de nasıl sonuçlanacağına dair bir ön hazırlığın olmadığı düşünülemez. Bugün itibarıyla Kasım ayının 12’sinde ya da 13’ünde sizinle görüştüğüm sırada, ‘Devletin elinde bunun formatı var mı?’ diye sorarsanız, yüzde 100 eminim; evet, var. Devletin bazı kurumlarında, organlarında bu format mevcut. Sorun, zaten hazır olan belgelerin ne şekilde, hangi kademelerden geçerek servis edileceğiKomisyon, Meclis ve ardından ne olacaksa olacak mekanizmalar bunlar” ifadelerini kullandı.

Çandar, sürecin başlangıcının 1 Ekim 2024’ten öncesine dayandığını, geçmişteki Özal dönemi ve Oslo görüşmeleri deneyimlerinin bir arşiv oluşturduğunu belirtti.

Sürecin nasıl ilerleyeceğinin ve ne zaman sonuçlanacağının tamamen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kafasındaki “oyun planına ve takvimine” bağlı olduğunu vurgulayan Çandar, Erdoğan’ın son dönemdeki olumlu dilinin bir “uygulama niyeti” taşıdığına dair ipuçları olduğunu kaydetti.

Suriye bağlantısı ve Rojava’nın durumu

Çözüm sürecindeki tıkanıklıkların Suriye’ye bağlanmasına karşı çıkan Çandar, 2013-2015 sürecinin bozulmasının Suriye yüzünden olduğunu savunan tezleri reddetti.

Günümüzdeki sürecin Suriye ile doğrudan bağlantılı olmadığını belirten Çandar, Mayıs ayındaki PKK kongresi kararları, Abdullah Öcalan ile devlet görüşmeleri ve Türkiye’de herhangi bir silahlı eylemin olmamasını örnek gösterdi.

Çandar, Demokratik Suriye Güçleri’nin (DSG) silahlarını bireysel olarak teslim etmesinin mantıksız olduğunu vurguladı ve Suriye’deki durumu “Amerikan mandası” olarak nitelendirdi.

ABD’nin, İsrail ve Türkiye’yi dinleyerek Suriye’deki aktörlerle ilişkileri yeniden dizayn etmeye çalıştığını, Ahmed Şara’nın Beyaz Saray’da ağırlanması ve Mazlum Abdi’nin ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi ile görüşmesini örnek gösterdi.

Çandar, Türkiye’deki süreç ile Suriye arasındaki ilişkiyi “Amerikan mandası altında değilmiş gibi” düşünmenin yol alınmasını engellediğini belirtti.

“İç politika mayınları” ve sürecin gecikmesi

Sürecin en büyük engelinin iç politika gündemiyle iç içe geçmiş olması olduğunu ifade eden Çandar, iktidarın bu konuda büyük sorumluluğu olduğunu söyledi.

CHP’ye yönelik operasyonlar, DEM Parti’li belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılması ve “kent uzlaşısı” üzerinden yaşanan tutuklamaların süreci olumsuz etkilediğini belirtti.

Çandar, bu durumun, “İYİ Parti ve CHP’deki ulusalcı kesimleri sürece karşı pozisyon almaya ittiğini”, bunun da “CHP Komisyon’dan çekilsin” ve “Komisyon İmralı’ya gitmesin” gibi söylemleri tetiklediğini vurguladı.

Sürecin ritmini geciktiren ve aksatan unsurların iç politikayla iç içe geçmişlikler olduğunu belirten Çandar, sürecin “iç ve dış provokasyonlara açık olduğunu” söyledi.