Dr. Mustafa Peköz sordu: PKK silah bırakacak ama silah bırakanlar nereye gidecek?
Siyaset Bilimci ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Mustafa Peköz, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın silah çırakma çağrısı sonrasında PKK’nin nasıl silah bırakacağını, silah bırakan PKK’lilerin nereye gideceğini ve silah bırakmanın tartışılacağı kongreye Öcalan’ın nasıl iştirak edeceğine dair değerlendirmelerde bulundu.

Dr. Mustafa Peköz, Rûdaw TV’de Hevidar Zana’nın sunduğu bültene konuk oldu.
PKK açısından kongre toplamanın olası risklerine ve devletin operasyon yapıp yapmayacağına değinen Dr. Peköz, “Örneğin kongre toplanacak, yüzlerce insan Kandil’e gidecek, dünyanın değişik yerlerinde, Türkiye'den vs. Belki oraya 300-400 kişi birikecek. Şimdi bunların güvenliği nasıl sağlanacak? Türkiye böyle bir dönemde operasyon yapacak mı, yapmayacak mı?” diye sordu.
Peköz , “Öcalan'ın 27 Şubat'ta kamuoyuna yaptığı açıklamanın iki bölümü var. Biri yazılı, biri sözlü bölümü. Yazılı bölümde oradan PKK'ye yönelik yaptığı bir açıklama. PKK neden kendini fes etsin ya da PKK neden silah bıraksın. İkinci bölümde de devlete sözlü bir açıklama var. Sözlü açıklamada da devleti yerine getirmesi hukuki ve politik gerekçelerini, gereklerini belirtiyor. Yani Türkiye'de hukuki ve politik sorunlar çözülmeden bu işte bir ilerleme olmaz. Doğal olarak böyle okuyoruz. PKK’nin yaptığı açıklamada yani Öcalan'ın kararına biz uyuyoruz. Ateşkes ilan ediyoruz. Bundan sonra kongremizi toplayacağız. Kongremizin toplaması için hukuki ve politik öndeki bir kısım sorunların çözülmesi gerekir. Örneğin kongre toplanacak, oraya yüzlerce insan Kandil’e gidecek, dünyanın değişik yerlerinde, Türkiye'den vs. Belki oraya 300-400 kişi birikecek. Şimdi bunların güvenliği nasıl sağlanacak? Türkiye böyle bir dönemde operasyon yapacak mı, yapmayacak mı? En basitinden başlıyoruz” diye konuştu.
“Binlerce insanı nereye nasıl konumlandırılacak?”
PKK’nin kendisini tasfiye edebileceğini ve yeni bir formatta yoluna devam edebileceğini ifade eden Dr. Mustafa Peköz, şöyle dedi:
“Hukuki düzenlemelerden bahsediliyor. Zaten Öcalan'la yapılan görüşmenin perde arkasının bir yıl devam ettiği, şu anda kamuoyuna açıklandığı, dört kişilik bir heyetin Öcalan'la düzenli olarak görüştüğü ve bunlardan birinin devlet adına karar verme yetkisinden tam yetkili olduğu söyleniyor. Daha sonradan bu heyete Türkiye'de Anayasa Mahkemesi, Yargıtay üyelerinin de dahil olduğu, bir kısım hukukçularla, çok sayıda hukukçuyla bir görüşme yapıldığı. Yani bu sürecin altyapısını nasıl oluşturacağız diye. Şimdi bunlar olmadan PKK'nin kendisini feshetmesi, kongre toplaması lazım, feshetmesi kararı ya da isim değiştirmesi, Öcalan'ın belirlediği demokratik toplum perspektifinden yeniden bir inşanın olması ve silahların bırakılması. Ama PKK'nin açıklamasında isim değişikliğine dair herhangi bir şey yok. Benim tahminim, benim okumam şu: PKK kendini tasfiye edebilir. 2002’de de biliyorsunuz kendisini tasfiye etti, KADEK’i kurdu. Yeni bir formatta yoluna devam edebilir. Yeni bir format oluşturur. Çünkü burada binlerce insan var. Binlerce insanı nereye nasıl konumlandırılacak? Yani devlet içinde tartışılıyor. Bir kısmının üçüncü ülkelere göndermesi, silaha bulaşmamış olanların, çatışmaya girmemiş olanların ya da adam öldürmeye girmemiş olanların Türkiye'ye gelmesi, bir kısım hukuki düzenlemeler yapılacak ama mesele PKK’nin tavsiyesi değil. Önümüzdeki sürecin nasıl organize edileceği. Ben onun için PKK kendini tavsiye edebilir ama öncelikli olarak silahı bırakma meselesini karara bağlayacaktır. İsim değişikliği de biçimsel olabilir yani örgüt kendini fesheder başka bir örgüt olabilir ama temel prensip silahlı mücadeleyi terk etmesi.”
“Aslında süreç bundan sonra başlıyor”
Parlamentoda çözüm için bütün partilerin yer aldığı bir komisyon kurulması gerektiğini belirten Dr. Mustafa Peköz, “Benim tahminim aslında süreç bundan sonra başlıyor özellikle devlet açısından. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de açıkladı. Biz bu süreci destekliyoruz. Buyurun adım atın, çünkü top şimdilik hükümette. Şöyle olabilir, benim tahminim. Bu heyet tekrar siyasi partilerle görüşecek. Ortaya çıkan tabloyu değerlendirecek, onlara bilgi verecek. Ondan sonra parlamentoda grubu olanlar üzerinden bir komisyon kurulabilir. Komisyonun kurulması da gerekir. Çünkü bu sadece AK Parti ile DEM Parti arasında Kürtler ile iktidar arasında bir mesele değil. Türkiye'nin toplumsal meselesi. Onun için bir konsensüsün sağlanması gerekir. Bir komisyon olabilir diye, büyük ihtimalle olabilir diye düşünüyorum” diye konuştu.
“Türkiye yerel özerklik şartına çekince koymuştu”
Dr. Mustafa Peköz süreçle ilgili tartışılan ana başlıklar hakkında şöyle devam etti:
“Zaten bunlar üç aşağı beş yukarı konuşulmuş konular. Terörle mücadele yasasına küçücük bir değişiklik, aynı zamanda bir avukatım. Küçücük bir değişiklikle zaten mesele çözülüyor. Binali Yıldırım eski başbakan söyledi. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi. En basitten Türkiye Avrupa Birliği'ne üye olurken yerel özerklik şartına çekince koymuştu. Şimdi onu onaylarsa bunun için anayasa değişikliğine de gerek kalmaz. Ama anayasada değiştirmesi gereken bir kısım sorunlar var. Yani her ne kadar hükümet kesinlikle böyle bir şey yapmıyoruz derse ama işte Türklük tanımı, ana dilde eğitim sorunu buna benzer meselelerin çözülmesi gerekiyor.
“Kürtlerin ekonomik ve kültürel, politik haklarının verilmesi gerekir”
Kültürel haklar konusunda bir kısım adımların atılması gerekiyor. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki bu meseleler çözülürse Türkiye demokratikleşmede yeni adımlar atacak. Türkiye demokratikleşecek. Tersini okursak Türkiye’nin Kürt meselesinden dolayı bugün antidemokratik bir boyutta olduğunu söyleyebiliriz. Bu bakımda bu sorunun çözülmesi tabii ki Kürt sorununun sadece PKK’nin silah bırakması değil, Kürtlerin karşı karşıya olduğu bir kısım ekonomik ve kültürel politik haklarının verilmesi gerekir.
Anayasanın ilk dört maddesi ne olacak?
Yani şimdi dört madde meselesi Türkiye'de sıklıkla gündeme getiriliyor. En küçük bir demokratik halkta hemen bunu gündeme getiriyor. Kürtler üniter devlet yapısını bozmak istiyor. İlk dört maddeyi tartışmaya açmak istiyor. Benim anladığım o metinde anladığım kadarıyla DEM Parti gereksiz tartışmaların önünü kesmek amacıyla bunu yapıyor. İlk dört madde olsun olmasın dediği zaman Türkiye toplumunda bir saflaşma yaratacaksın. Ama altmış altıncı maddeyi gündeme getirdiğinde bu farklılaşır. Zaten 60. madde ana dilde eğitim meselesini ya da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarında olan herkes Türk'tür gibi değişiklik yaparsan dördüncü madde zaten fiilen değişmiş olacak. Yani ilk dört madde tek bayrak, tek Türk, tek bir, tek bayrak tek vatan meselesinden bir kırılma zaten yaşanacak.
PKK’nin kongresi ne zaman toplanacak?
Benim tahminim Haziran-Temmuz'u bulur diye düşünüyorum. Tabi bu Türkiye'nin operasyon yapmama koşullarına bağlıdır. Yani işte fiili resmi olmasa da fiili bir ateşkes devlet tarafından olacak. PKK’den resmi devlette fiili ateşkes olacak. Ama son birkaç gündür yine operasyonlar devam ediyor. Yani Irak-Kürdistan Bölge Yönetimi'nin de bu konuda bir sorumluluk alması gerekiyor. Orada operasyonların duruldurması için çünkü kongreye katılacaklar olan insanlar, Kürdistan Bölge Yönetimi sınırlar içerisinde ve onların onayıyla geçecekler. Şimdi benim tahminim Haziran-Temmuz'da büyük olasılıkla hava koşulları ve Türkiye'nin pozisyona bağlı olarak Haziran ve Temmuz'da toplanabilir.
Demirtaş ve Yüksekdağ serbest bırakılacak mı?
PKK'nin bir talebi var. Kongreyi Öcalan yönetmelidir. Bu belki fiziki olmayabilir ama oradaki yaratacak teknolojik teknikle birlikte doğrudan kongre sürekli bir şekilde müdahil olacaktır. Kongrenin öncesindeki hazırlıklar ve kongre esnasında öncelerin bir defa bu sürece müdahil olması lazım bu. Benim anladığım kadarıyla Kandil'in yani PKK'nin önemli şartlardan bir tanesi. Çünkü şunu diyorlar, biz gerillayı ikna edemeyiz. Bunu sadece Öcalan yapabilir. Birinci nokta bu. Burada atılacak bir adım bir mesaj verir. İkincisi siz de demin söylediğiniz cezaevinde bir kısım insanlar var. Onların serbest bırakılması, Kobani davası var, sanırım bu önümüzdeki bir iki hafta içerisinde gerekçeli karar bitmiş olacak. Onun hızlı bir şekilde istinafa gönderilmesi gerekir. İstinaf, orada nasıl bir karar çıkacak? Yani Kobani davasındakilerin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğerlerini serbest bırakılması gündeme getirir. İyi niyet belirtisi. Yoksa toplum burada bir mesaj görmezse her zaman olduğu gibi işte kim kandırıyor tartışması gündeme gelecektir. Benim anladığım kadarıyla yani hem Bahçeli'nin aktif sürecinin içerisinde olması CHP'de olumlu mesajlar böyle bir sürecin başlayacağını gösteriyor. Cumhurbaşkanı ya da AK Parti yönetiminde bu konuda biraz bir direngenlik görülmesine rağmen ben onu da Türkiye toplumu biraz yatıştırmaya yönelik olduğunu düşünüyorum. Çünkü doğal olarak da orada bir gerilim veya bir direnç olacaktır. Onun için önümüzdeki süreçte bu adımların atılması, bu sürecin ruhuna uygun olması.
Sırrı Süreyya Önder ‘Öcalan kendisi için bir şey istemiyor’ dedi
Aslında oradaki soru (Habertürk TV’de Sırrı Süreyya Önder’e sorulan soru), ben izledim. Akif Ersoy'un konuşması orada aslında söyledi, Öcalan kişisel talebi var mıdır diye, işte serbest bırakılması bırakılmaması ile ilgili bir soru soruldu. O soruya aslında öyle bir cevap verdi. Yani kişisel bir talebi yoktur, çıkar yoktur, serbest bırakılmasın, bırakılsın. Öyle bir talebi yok. Hatta dikkat ederseniz arada dedi ki ya bu konuda Bahçeli beni davet etti. Zor durumda kalmasın, böyle bir şeye şimdi gerek yoktur dedi. Aslında soruya verdi cevap Öcalan'ın siyaset alanında hiçbir şey istemediği değil kendi kişisel olarak bir şey istemedi diye algıladım; çünkü soruya verdi cevap oydu. Yani şunu söyledi, namusum ve şerefim üzerine yemin edeyim derken Öcalan bir şey istemedi. Niçin, kendisi beni serbest bırakın, beni şunu yapın, umut hakkından yararlanayım. Böyle bir şey yok. Çünkü öyle olmazsa Öcalan sözlü açıklamada ve PKK'ye gönderdiği videolu açıklamadan hukuki ve politik şartların yerine getirilmesidir demez. Zaten hükümet Yargıtay'da görüşmeler yapıyor, Anayasa Mahkemesi üyeleriyle görüşme yapıyor. Orada 3-5 aşamalı bir süreç var.
Uluslararası bir güç devreye nasıl girecek?
İşte PKK yöneticileri, hani onlar gelemezler. İşte örneğin Cemil Bayık, Duran Kalkan Murat Karayılan. Bunlar için belki 5 yıllık bir süre sonra Türkiye'ye gelmesi. Bunlar hepsi konuşuluyor. Bunlar önce üçüncü bir ülkeye… Tabii bu görüşmelerle ortaya çıkacak bir şeydir. Yani uluslararası bir güç devreye nasıl girecek? Onlar alacaklar mı? Güneyde mi kalacaklar? Bunlar Avrupa'nın bir ülkesine mi gidecekler? Garantör ülke olacak mı? Aslında bunlar arka planda şimdi tartışılıyor.
Birinci çözüm sürecinden farkı nedir?
Şimdi bu çözüm süreci 2011-13 ile bugünkü arasındaki fark şu. O zaman her şey konuşuluyordu. Şu anda hiçbir şey konuşulmuyor. O zaman önce şartlar konuşuluyordu, şimdi şartlar konuşulmuyor. Örneğin PKK diyordu ki, silah bırakma en son olsun. Bu şimdi gündemimizde değil. Şu anda ön plana çıktı. Evet biz silah bırakmayı prensip olarak Öcalan’ın talep üzerine kabul ediyoruz. Ama bunlar konuşulmadı. Örneğin işte kimilerine göre üç bin, kimilerine dört bin kişilik bir liste var. Bunlar bir ordu demek. Nereye gidecekler bunlar? İki, bunlara sağlıklı hem hukuki politik, aynı zamanda can güvenli bakımından bir şey olmazsa, bunlar farz eden ki PKK bölündü. Yeni bir PKK çıkmış olacak. Onun için bunların hepsinin sağlıklı bir şekilde konuşulması lazım. Zaten Öcalan bunun için devrede olsun. Öcalan'ı hukuki ve politik meseleler gündeme getirin demesinin nedeni bu.”