James Jeffrey'in Yeni Suriye Planı: Federalizm çözüm değil!
ABD’nin eski Suriye ve IŞİD özel temsilcisi James Jeffrey, Gazze ateşkesinin ardından Ortadoğu’nun “radikal dönüşüm” sürecine girdiğini belirterek, bölgesel istikrarın önündeki en kritik unsurun Suriye olduğunu vurguladı. Jeffrey’nin yeni planı, Şam ile SDG arasında kalıcı bir uzlaşıyı hedefliyor.
ABD’nin eski Suriye ve IŞİD özel temsilcisi James Jeffrey, Washington Yakın Doğu Politikaları Merkezi (WINEP) için kaleme aldığı yeni analizinde, Gazze’de sağlanan ateşkesin Ortadoğu’da “yeni bir siyasi dönem” başlattığını yazdı.
Jeffrey, Londra merkezli Al Majalla dergisinde yayımlanan analizinde, “DEAŞ’ın 2019’daki yenilgisinden bu yana İran’ın desteklediği silahlı ağlar bölgedeki istikrarsızlığın temel kaynağı haline gelmişti, ancak 2025 ortasına gelindiğinde bu tehdidin unsurları ciddi biçimde geriledi” dedi.
Jeffrey, bu gelişmenin Ortadoğu’da Kuveyt’in kurtuluşundan bu yana ilk kez doğrudan bir bölgesel tehdidin ortadan kalktığı yeni bir siyasi evreye geçişi simgelediğini belirtti.
Jeffrey’e göre 2025 itibarıyla Ortadoğu, uzun yıllardır ilk kez doğrudan bir bölgesel tehdidin gölgesinden çıkıyor: “İran’ın bölgesel vekil ağları zayıfladı, Hizbullah caydırıldı, Körfez ülkeleri normalleşme hattına girdi. Bu tablo, Kuveyt Savaşı’ndan bu yana bölgede ilk kez ‘stratejik nefes’ alanı yarattı.”
Ancak uyarısı açık: Bu yeni dönemin kalıcılığının sağlanması ve tarihin tekerrür etmemesi için Gazze ve Suriye krizlerinde kalıcı çözümler bulunmalı.”
“Suriye’de çözüm başarısız olursa, bölge yeniden dağılır”
Jeffrey analizinde Suriye’yi “bölgesel istikrarın kırılgan halkası” olarak tanımlıyor. Şam yönetimi ile Kürt çoğunluklu kuzeydoğu bölgesi arasındaki ilişkilerin niteliği, hem Türkiye hem de ABD açısından kilit önemde.
Yeni Devlet Başkanı Ahmed Şara döneminde imzalanan SDG entegrasyon protokolü, Jeffrey’e göre, “2020’lerin en önemli Arap iç uzlaşı denemesi.” Ancak Süveyda ve sahil hattındaki çatışmalar nedeniyle anlaşmanın uygulanmasının kesintiye uğraması, Washington’da “kırılgan barış” tartışmalarını yeniden alevlendirdi.
Jeffrey’ye göre, Şam yönetiminin bu kez askeri yöntemlere değil, diyalog kanallarına öncelik vermesi “önemli bir zihniyet değişimi” olarak değerlendirilmeli.
Suriye’nin rolü
Jeffrey’e göre, Ortadoğu’nun geleceğini belirleyecek ülke Suriye olacak. Makalede, “Suriye’nin toprak bütünlüğü, sadece ulusal bir mesele değil, bölgesel istikrarın ön koşuludur” ifadeleri yer aldı. ABD’li diplomat, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt bölgesi ile Şam yönetimi arasında imzalanan Mart 2025 tarihli “Şam Anlaşması”nın entegrasyon sürecinin yıl sonuna kadar tamamlanması gerektiğini belirtti.
Jeffrey’nin “Yirmi Maddelik Plan” olarak tanımladığı öneri setinde, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile merkezi hükümet arasındaki yetki paylaşımı, yerel güvenlik güçlerinin entegrasyonu, petrol gelirlerinin denetimi ve kuzeydoğudaki sınır geçişlerinin kontrolü gibi başlıklar öne çıkıyor.
Irak modeli örneği
Jeffrey, Suriye’nin geleceğine ilişkin çözümün federalizm değil, yetkilerin açık biçimde tanımlandığı üniter ama adem-i merkeziyetçi bir model olduğunu vurguluyor.
Analizde, 2006 sonrası Irak modeline atıf yapılarak, “Baas diktatörlüğünden demokratik düzene geçiş süreci, Suriye için öğretici olabilir” değerlendirmesi yer aldı. “Irak Anayasası’nın 4. maddesi azınlık haklarını açıkça güvence altına alıyor; Arapça ve Kürtçe’yi resmi diller olarak tanıyor. 122. madde ise illere geniş idari ve mali özerklik sağlıyor. Bu model, hakların mezhepsel değil coğrafi temelde tanımlanması açısından önemlidir.”
Jeffrey’ye göre Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtlerle varılan mutabakat, Dürziler ve Aleviler dâhil diğer topluluklar için de uygulanmalı.
Irak’taki Peşmerge güçlerinin zamanla ulusal orduya entegrasyonuna benzer bir sürecin SDG için de tasarlanabileceğini belirten Jeffrey, “yerel polis ve askeri güçlerin merkezi hükümetin denetimi altında ama bölgesel yönetimlerle uyumlu çalışabileceği” bir model öneriyor.
Jeffrey’in “Suriye Planı”
James Jeffrey, 2025 başında Washington’da yeniden gündeme gelen *Yeni Ortadoğu Mimarisinde Suriye Planı”nın da fikir mimarlarından biri. Planın öne çıkan unsurları şöyle:
-
Yerel entegrasyon ve ademi merkeziyet:
-
Suriye’nin kuzeydoğusunda özerk yönetim yapısının korunması ancak merkezi orduya entegre edilmesi.
-
Yerel polis güçlerinin bölge halkından oluşturulması, mali özerklik verilmesi.
-
-
Kademeli yaptırım gevşemesi:
-
Şam yönetiminin insan hakları, ifade özgürlüğü ve yargı reformları konularında somut adımlar atması durumunda, “Caesar yaptırımlarının” kısmen kaldırılması.
-
-
Uluslararası gözetim mekanizması:
-
BM, ABD, Türkiye ve Arap Birliği temsilcilerinden oluşan bir “Suriye Uygulama Konseyi” kurulması.
-
Bu konseyin görevi, Şam-SDG ilişkilerini ve ateşkes süreçlerini izlemek.
-
-
Türkiye için güvenlik garantileri:
-
SDG’nin PKK ile tüm organik bağlarının koparılması, sınır hattında güvenlik kuşağı oluşturulması.
-
Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının yerine “ortak güvenlik devriyeleri” modelinin gündeme alınması.
-
Jeffrey, bu modelin “ne eski statükoya dönüş ne de bölünmüş bir Suriye” anlamına geldiğini belirtiyor: “Amaç, Irak’taki 2005 Anayasası’nın sağladığı yerel özerklik dengesini Suriye’ye uyarlamak.”
Türkiye’nin pozisyonu
Jeffrey, Türkiye’nin Suriye’deki barış sürecinde “merkezi aktör” olmaya devam edeceğini vurguluyor. Özellikle yeni dönemde hem ABD hem Avrupa’nın, Ankara’yı “askeri caydırıcı güç” değil, “bölgesel garantör” olarak konumlandırdığına dikkat çekiyor. “Ankara, Şam’la temaslarını kontrollü biçimde sürdürürken Kürt bölgesiyle de yeni bir denge kurabilir. Bu, sadece Türkiye’nin değil tüm bölgenin çıkarınadır.”
Sonuç: “Yeni dönem, Suriye’de test edilecek”
Jeffrey analizini şu cümleyle bitiriyor: “Ortadoğu, uzun yıllar sonra ilk kez ideolojik çatışmalardan arınma fırsatı buldu. Bu fırsatın kaderi Suriye’deki dengeye bağlı. Şam uzlaşıyı kurarsa, bölge yeni bir döneme girer; kuramazsa, tarih yeniden döner.”