Kerkük’ten Ceyhan’a Petrol Akışı Yeniden Başlayacak

Kerkük ve Kürdistan Bölgesi petrolünün Ceyhan üzerinden dünya piyasalarına yeniden akmaya başlaması, sadece ekonomik değil; Bağdat, Erbil ve Ankara arasındaki güç dengesinde de yeni bir sayfa anlamına geliyor. Petrol akışı, enerji diplomasisinde sessiz ama derin bir yeniden yapılanmanın işareti.

Kerkük’ten Ceyhan’a Petrol Akışı Yeniden Başlayacak

Kasım ayında Kerkük sahalarından çıkarılan ham petrolün, Kürdistan Bölgesi petrolüyle birlikte Türkiye’nin Ceyhan limanı üzerinden ihraç edilmeye başlanacağı açıklandı. Reuters’in yükleme planına göre Irak, önümüzdeki ay Ceyhan üzerinden 12 parti Kerkük ham petrolünü dünya pazarına gönderecek. Bu sevkiyatlarla birlikte, boru hattı üzerinden ihraç edilen toplam petrol miktarının günde 250 bin varile ulaşması bekleniyor.

Bu gelişme, iki buçuk yılı aşkın bir süredir süren durgunluğun ardından, bölgesel enerji diplomasisinde “yeniden akış” anlamına geliyor. Kerkük sahalarından yapılan ihracat, Bağdat ile Erbil arasında petrol gelirlerinin paylaşımına ilişkin anlaşmazlıklar ve Türkiye’ye yönelik Paris Tahkim Mahkemesi kararı sonrası durmuştu. Ancak Eylül sonunda, Kürdistan petrolünün Ceyhan üzerinden yeniden ihracatına başlanmasıyla birlikte süreç fiilen yeniden devreye alındı.

Anlaşmaya göre Kürdistan Bölgesi içinde günlük 280 bin varil üretim yapılacak; bunun 230 bini ihraç, 50 bini ise iç tüketim için bölgedeki rafinerilere yönlendirilecek. Bu rakamlar küçük görünse de, siyasi anlamı büyük: Bağdat’ın merkezi kontrolünü koruma çabaları, Erbil’in mali özerklik arayışı ve Ankara’nın enerji koridoru rolünü sürdürme isteği, aynı boru hattında kesişiyor.

Ceyhan hattının yeniden devreye girmesi, Türkiye açısından da kritik. Paris Tahkim Mahkemesi’nin 2023’teki kararı, Türkiye’yi ciddi tazminat riskleriyle karşı karşıya bırakmıştı. Şimdi yeniden başlayan ihracat, hem bu riskin hafifletilmesi hem de Türkiye’nin Doğu Akdeniz’e uzanan enerji jeopolitiğinde elini güçlendirmesi anlamına geliyor. Ankara böylece hem Bağdat’la hem Erbil’le kontrollü bir denge siyaseti yürütüyor; bir yandan Irak’ın toprak bütünlüğünü vurgularken, diğer yandan Kürdistan Bölgesi’nin ekonomik istikrarına katkı sunan kanal olmayı sürdürüyor.

Küresel düzeydeyse tablo farklı bir anlam taşıyor. OPEC’in ikinci büyük üreticisi olan Irak, bütçesinin yüzde 90’ını petrol gelirlerinden sağlıyor. Petrol akışının yeniden başlaması, hem Irak’ın bütçe açığını azaltma çabalarına hem de küresel piyasada arz esnekliğinin artmasına katkı sağlayacak. Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı enerji belirsizlikleri sürerken, Irak ve Kürdistan petrolünün dünya rafinerilerine dönmesi, Batı’nın enerji kaynaklarını çeşitlendirme planlarıyla da örtüşüyor.

Ancak tablo tamamen sorunsuz değil. Kerkük petrollerinin yeniden ihracatı, KDP ile KYB arasındaki sahaya dayalı çıkar rekabetini de yeniden gündeme getirebilir. Ayrıca Bağdat’taki Şii bloklar, Kürdistan Bölgesi’ne verilen ekonomik imtiyazların “siyasi taviz” anlamına gelmemesi gerektiği yönünde ses yükseltiyor.

Kısacası Kerkük’ten Ceyhan’a yeniden akmaya başlayan petrol, sadece bir enerji hattı değil; Irak’ın iç dengeleriyle Türkiye’nin bölgesel stratejisinin kesiştiği bir jeopolitik damar. Petrolün varil fiyatı değişebilir, ama bu hattın politik değeri sabit kalıyor: Orta Doğu’da enerji hiçbir zaman sadece enerji değildir.