Kürtçe Şiire Dahi Tahammül Yok: ADD’den Numan Kurtulmuş'a Kürtçe Şiir Nedeniyle Suç Duyurusu

Atatürkçü Düşünce Derneği, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Dicle Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada Kürtçe ifadeler kullanmasını ve bu konuşmanın TBMM’nin sosyal medya hesabından paylaşılmasını gerekçe göstererek savcılığa başvurdu.

Kürtçe Şiire Dahi Tahammül Yok: ADD’den Numan Kurtulmuş'a Kürtçe Şiir Nedeniyle Suç Duyurusu
Numan Kurtulmuş / AA

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik, görevi kötüye kullanma, Türk milletini ve devletin kurumlarını aşağılama ve Anayasayı ihlal suçlamalarıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

Suç duyurusuna gerekçe olarak, Kurtulmuş’un Dicle Üniversitesi’nin akademik yıl açılışında Kürtçe ifadeler kullanması ve bu konuşmanın TBMM’nin resmi X (Twitter) hesabından paylaşılması gösterildi.
ADD’nin başvurusunda, söz konusu paylaşımın “devletin resmi dilini ve ulusal birliğini zedelediği” öne sürüldü.

TBMM Başkanı Kurtulmuş, Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi’nin akademik açılış töreninde yaptığı konuşmanın ardından Kürtçe bir şiir okumuş ve bu görüntüler TBMM’nin resmi hesabından paylaşılmıştı.

Değerlendirme | Kürtler'e ve Kürtçe’ye Tahammülsüzlük

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bu adımı, Türkiye’de Kürtçe’ye yönelik derin kültürel ve politik tahammülsüzlüğün bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Aradan geçen on yıllara rağmen, Kürtçe hâlâ kamusal alanda sakıncalı bir dil olarak görülüyor; bu da Türkiye’nin çok kimlikli yapısıyla yüzleşme konusundaki eksikliğini yeniden gündeme taşıyor.

Türkiye’de milyonlarca Kürt vatandaşın yaşadığı ve Kürtçe’nin bu toprakların yerli dillerinden biri olduğu gerçeğine rağmen, Kemalist-milliyetçi kesimin en ufak bir Kürtçe olguya dahi tahammül gösterememesi, demokratik olgunluk açısından ciddi bir sorun olarak duruyor.

Birlikte yaşama iradesinin güçlenmesi, dillerin ve kimliklerin bir tehdit değil, bir zenginlik olarak görülmesiyle mümkün. Ancak Türkiye’de hâlâ bu eşiğin aşılmadığı, demokratik çoğulculuğun sadece lafta kaldığı görülüyor.

Arka Plan | Türkiye’de Kürtçe’nin Kamusal Alandaki Yeri

Türkiye’de Kürtçe, ülkenin en yaygın ikinci dili olmasına rağmen hâlâ kamusal alanda görünürlük sorunu yaşıyor. Anayasa’nın 42. maddesi “Türkçeden başka hiçbir dilin eğitim ve öğretim kurumlarında ana dil olarak okutulamayacağını” belirtirken, bu hüküm uzun yıllar boyunca Kürtçe’nin sistematik biçimde kamusal hayattan dışlanmasına zemin oluşturdu.

2000’li yıllarda Avrupa Birliği süreciyle birlikte Kürtçe üzerindeki bazı yasaklar gevşetildi; özel kurslar ve yayınlara izin verildi. Ancak bu sınırlı açılımlar kalıcı olmadı. Bugün Kürtçe, resmî statüye sahip olmamakla birlikte, edebiyat, müzik ve medya gibi alanlarda varlığını korumaya çalışıyor.

Kürtlerin kendilerine ait bir devlet yapısına sahip olmamaları, dil ve kültürel kimlik açısından ciddi kayıplara yol açtı. Yüzyıllardır aynı coğrafyada yaşayan bir halkın dili, birçok ülkede hâlâ eğitimden hukuka kadar geniş alanlarda görünmez kılınıyor.

Buna karşın, federal Kürdistan Bölgesi’nde ve Rojava'da elde edilen sınırlı kazanımlar, Kürt kimliğinin, dilinin ve kültürünün yeniden yeşermesine olanak sağladı. Erbil, Duhok ve Süleymaniye’de Kürtçe’nin kamusal ve akademik hayatta yer bulması, Kürtlerin kimlik bilincini güçlendiren örneklerden biri olarak görülüyor.

Türkiye’de ise Kürtçe hâlâ bir “politik tabu” olmaktan çıkamadı. Kürtlerin kendi dillerini konuşmasının ve kamusal alanda görünür olmasının “bölücülük” olarak algılanması, ülkenin demokratikleşme sürecindeki en temel engellerden biri olarak değerlendiriliyor.