Mazlum Abdi’den uluslararası topluma çağrı: 'Şam’a tanıdığınız şansı bize de tanıyın'
Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Abdi, “Uluslararası toplumun Şam’a verdiği şansı bize de verin” dedi.
Ortadoğu Barış ve Güvenlik Forumu (MEPS2025) kapsamında Duhok’ta bulunan DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi bir konuşma yaptı.
Abdi, uluslararası toplumu, Şam'a yeni bir Suriye inşa etme çabalarında tanınan şansın aynısını, Rojava Kürt yönetimine de tanınması çağrısında bulundu.
Abdi, Rojava ile Şam arasında 10 Mart'ta varılan mutabakatın Suriye'de daha fazla şiddetin önlenmesine yardımcı olduğunu belirterek, Suriye hükümetinin mutabakatta ilk kez Kürt haklarının garanti altına alınması gerektiğini kabul ettiğini söyledi.
Abdi, 10 Mart Anlaşması'nın hayata geçmesi için komşu ülkelerin olumlu bir rol oynaması çağrısında bulundu.
Abdi, "Bizim Suriye ordusunda yer almamız komşu ülkeler için tehdit olarak algılanmamalı. Biz kimseye karşı savaşmadık. Aksine bizim Suriye ordusunda yer almamız, komşuların güvenliği ve istikrarı için bir güvencedir" ifadelerini kullandı.
Suriye'de yeni kurulacak sisteme ilişkin de konuşan Abdi, "Biz Esad dönemindeki merkezi sisteme dönülmesine izin vermeyeceğiz. 15 yıldır verilen savaş Suriye'de tüm bileşenlerin merkezi olmayan bir sistem ile herkesin kendisini yönetmesini gerektiriyor" dedi.
“Peşmerge’nin desteğiyle IŞİD’de karşı savaştık”
Abdi, “15 yıldır Erbil ve Süleymaniye Rojava’ya destek oluyor” diyerek, diğer Kürdistan parçalarının da Rojava’nın yeniden inşasında rol oynayabileceğini söyledi. Ayrıca “Peşmerge’nin desteğiyle IŞİD’e karşı savaştık. Rojava’nın tüm bileşenleri ve diğer parçalardan Kürtlerin katılımıyla IŞİD’e karşı mücadele ettik. Kürtler Ortadoğu’da barış sürecinde de aktör olarak rol oynamak istiyor” ifadelerini kullandı.
10 Mart Anlaşması ve Suriye’de yeni sistem
Mazlum Abdi, Şam ile imzalanan 10 Mart Anlaşmasına değinerek, anlaşmanın “iki taraf arasındaki savaş ve gerginlikleri durdurduğunu ve birçok sorunu çözdüğünü” söyledi. Ancak uygulanmasının önünde ciddi engeller bulunduğunu vurguladı:
Badi, “Merkeziyet, Kürt hakları ve parlamento konusunda Suriye ile sorunlarımız var. Suriye’nin Esad dönemindeki merkezî devlet sistemine dönmesine izin vermeyeceğiz. 15 yıllık savaştan sonra merkezi olmayan bir sistem kurulmalı; bileşenler kendi kendini yönetmelidir.”
Abdi, ABD’de yapılan görüşmelerin bu yeni sistemin kurulmasına destek sağlaması gerektiğini de belirterek şunları ekledi:
“ABD’deki görüşmeler temelinde yeni bir sistemin kurulması için çabalar yoğunlaştırılmalı. Yıl sonuna kadar diyalog trenini başarıya ulaştırmak zorundayız.”
Halep ve Efrin vurgusu
DSG Genel Komutanı, Halep’teki Kürt mahallelerinin “kuşatma altında” olduğunu belirterek, güçlü bir siyasi irade ile bu sorunun çözülebileceğini ifade etti. Efrin’'den yerinden edilen Kürtlerin durumunun da en önemli gündemlerinden biri olduğunu söyledi.
Esad yönetimi ve geçiş süreci
Abdi, Beşar Esad’ın iktidardan düşüşünün “barışı ve diyaloğu reddetmesinden kaynaklandığını” belirtti ve “Esad’ın düşüşünden sonra yeni hükümetle diyalog kurmaya çalıştık” dedi.
“Türkiye bizi tehdit olarak görmemeli”
Mazlum Abdi, Türkiye ile ilişkiler konusunda net mesajlar verdi:
“Suriye güvenlik güçleri içinde yer almamız bir tehdit olarak görülmemeli. Aksine Suriye ordusu içerisindeki varlığımız komşu ülkeler için güvenlik ve istikrar unsurdur. Biz Türkiye için bir tehdit olmadık, olmayacağız. Türkiye’nin Demokratik Suriye Güçlerini tehdit olarak görmemesi gerekir.”
Barış ve Demokratik Toplum Süreci
Türkiye’deki Barış sürecini desteklediklerini dile getiren Abdi, “Başkan Öcalan’ın İmralı’da başlattığı barış süreci sadece Türkiye için değil, tüm Ortadoğu için bir şanstır. Bu süreci destekliyoruz” dedi.
“Başkan Mesud Barzani her zaman yanımızda oldu”
Kürdistan Bölgesi’ne teşekkür ederek şu ifadeleri kullandı:
“Kürdistan Bölgesi her zaman yanımızda oldu. Başkan Mesud Barzanî’nin Rojava’daki Kürt diyaloğuna katkısını ve Türkiye’deki barış sürecine desteğini takdir ediyoruz. Bu desteğin devamını bekliyoruz.”
DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi'nin konuşmasının tam metni:
“Hazır bulunan katılımcılar, siyasetçiler, akademisyenler, değerli şahsiyetler; hepinizi selamlıyorum. Bu forumun düzenlenmesinden dolayı Kürdistan Bölgesi Hükümeti’ne ve Amerikan Üniversitesi’ne teşekkür ediyorum. Yine sıcak karşılamaları ve foruma davetleri için Başbakan Sayın Mesrur Barzani’ye teşekkür ediyorum.
Gerçekten de barış ve huzur, Ortadoğu’nun çözümü için çok gereklidir; onur duydum ve mutluyum. Konu başlığı adına, Duhok’taki bu forumda, görüşlerimi dile getirmeye hazırım ve umut ediyorum ki bu forumun sonuçları ortaya çıkarılsın; bu, tüm bölgedeki huzursuzluğun (giderilmesi) için yardımcı olacaktır.
Değerli katılımcılar, biz savaşın içinden geliyoruz, savaşanlar iyi bilir, her savaşın sonu diyalogdur. Sorunlar diyalogla çözülür. Savaşta kazansan bile diyalog her zaman masada önümüzdedir. Biz bu gerçeği Suriye’de güçlü bir şekilde gördük.
“Esad merkeziyetçilikte ısrar ettiği için düştü”
Esad rejiminin düşmesinin temel sebebi, diyalogu reddetmesi ve merkezi sistemde ısrar etmesiydi. Bu yüzden Suriye halkı ona karşı başkaldırdı, devrim yaptı ve onu yenilgiye uğrattı.
“Bize saldırılmadığı sürece hiçbir zaman savaşı tercih etmedik “
Biz en başında, kriz/olaylar başladığında, devrimin başında, her zaman savaşa karşıydık; bize saldırılmadığı sürece hiçbir zaman savaşı tercih etmedik. Çünkü sorunları çözmek için artık savaşa ihtiyacımız yok; elbette biz diyalog yolunu seçtik, bu hem bizim görüşümüz hem de tüm Suriye halkının görüşüdür.
“Esad düştüğünde müttefikimiz Fransa ve ABD ile süreci başarıya ulaştırmak için çok çabaladık”
Çünkü savaş artık sorunların çözüleceği bir yol değildir. Esad rejimi düştüğünde (zayıfladığında), en başında, biz ve müttefiklerimiz -ister Fransız hükümeti olsun ister Amerikan- bir görüşme sürecinin başlaması, diyalogun oluşması ve Suriye sorununun görüşmelerle çözülmesi için çaba harcadık. Bugün ne kadar ağır ilerlese de Suriye’de bir görüşme süreci var ve müttefiklerimizin desteğiyle bu süreci başarıya ulaştırmayı umuyoruz.
10 Mart anlaşması ve sağladığı kilit değişiklikler
10 Mart Anlaşması, Cumhurbaşkanı Sayın [Şara] ile yapıldı ve imzalandı, bu birçok şeyin önünü aldı. Her şeyden önce biz bir savaşın içindeydik, ağır bir savaşın önü alındı. Suriye’nin parçalanma tehlikesinin önü alındı. Suriye’de radikal bir dil, bir intikam ruhu vardı; Suriye’nin tüm bileşenleri arasında bunun önü alındı. Yüz yıllık bir mesele olan Kürt sorunu, Suriye devleti kurulduğundan beri hep inkar ediliyordu. Ancak bu anlaşmada ilk kez, bu sorunun, Kürtlerin haklarının Suriye anayasasında güvence altına alınması gerektiğini vurguladık. Sadece Kürtlerin hakları değil, Suriye’deki diğer tüm bileşenlerin hakları da yazılmalı ve tanınmalı; yeni Suriye bu esas üzerine kurulmalıdır.
Güven sorunu ve uygulamadaki engeller
Biliyoruz ve inkar etmiyoruz, birçok sorun var. Bahsettiğimiz o süreç ve görüşmelerin önünde engeller var ve biliyoruz ki biraz yavaş ilerliyor. Sebepleri var, engelleri var; her şeyden önce güven sorunu var. Her iki tarafta da var; bizde de var, Şam hükümetinde de var.
10 Mart Anlaşması'nda gördüğümüz ve yaşanan pratikler bizde güvensizlik oluşturuyor. Hala Efrîn göçmenleri dönmedi, Serêkaniyê (Resulayn) ve Girê Spî (Tel Abyad) göçmenleri dönmedi. Halep’teki Kürt mahalleleri -ki kimseye bir tehdit oluşturmuyorlar- kuşatılmış durumda, yolları kesilmiş, göçmenlere zorluk çıkarılıyor, öğrencilerin diplomaları kabul edilmiyor.
“Rojava’daki tüm Kürt güçleri olarak biz siyasi irade sahibiyiz”
Engeller bunlardır. Ancak biliyoruz ki eğer güçlü bir siyasi irade olursa 10 Mart Anlaşması yerine getirilecektir. Kendi adımıza, DSD (SDF) olarak, Kuzey ve Doğu Suriye’deki siyasi güçler olarak, Kürt güçleri olarak, bölgedeki, Rojava’daki tüm Kürt güçleri olarak biz siyasi irade sahibiyiz. Aynı zamanda Suriye devletinden, Şam hükümetinden de iradeli davranmalarını talep ediyoruz ki adım atabilelim. Yine komşu devletlerden ve ilgili herkesten de, bu anlaşmanın uygulanması için olumlu bir rol oynamalarını, destek vermelerini istiyoruz ki başarılı olabilelim.
“Suriye’nin yeniden inşası için Şam’a verdiğiniz şansı bize de verin!”
Şimdi yeni bir Suriye kuruluyor. Uluslararası toplum başta olmak üzere birçok devlet, Suriye’ye bir fırsat vermek, yeni bir sayfa açmak, birçok şeyi geride bırakmak istiyor; Suriye’nin ayağa kalkması ve gelişmesi için bir şans vermek istiyorlar.
Aynı yaklaşımı kendi güçlerimiz için de, Kuzey ve Doğu Suriye için de, Rojava için de istiyoruz. Mademki biz Suriye’nin bir parçasıyız ve uluslararası toplum Suriye’ye bir şans veriyor, yeni bir siyaset gelişiyor; bu bizim için de gereklidir.
Türkiye’ye mesaj: “Bizi kendileri için bir tehdit olarak görmesinler”
Biz hiçbir zaman kimseye saldırmadık, geçmişte de saldırmadık, bugün de saldırmıyoruz; hep kendimizi savunduk. Kimseye tehdit oluşturmadık, geçmişte de oluşturmadık, şimdi de oluşturmuyoruz.
İlgili güçlerden ve başta komşumuz Türk devletinden -herkesten değil ama onlardan da- şunu istiyoruz: Kurumlarımızın; emniyet, güvenlik, askeri ve idari kurumlarımızın -ki bugün Rojava Kürdistanı’nda, Kuzey ve Doğu Suriye’de varlar- Suriye devleti içerisine dahil olmasını (entegrasyonunu) kendileri için bir tehdit olarak görmesinler.
“Komşu ülkeler için tehdit değil huzur ve güvenlik kaynağıyız”
Biz tam tersini söylüyoruz; bizim katılımımız, tüm kurumlarımızın Suriye devleti içine dahil olması, komşu devletler için de herkes için de bir huzur ve güvenlik kaynağı olacaktır.
10 Mart anlaşması
Birçok kişi hangi aşamaya vardığımızı merak ediyor. Bu uzun süredir devam eden bir süreç, anlaşmalar yapıldı, görüşmeler var. Birçok kez üst düzeyde görüşmeler yapıldı. Elbette herkes nereye vardığımızı bekliyor.
Bu sürecin işlediğini, ağır da olsa işlediğini söyleyebiliriz. Hassasiyeti ve zorluğu olan birçok dosyada başarı sağladık, en azından bir uzlaşıya vardık. Belki görüşmelerin sonunda o pürüzler giderilir. Özellikle askeri ve güvenlik dosyalarında, ki önemli dosyalardır, nasıl bir katılım (entegrasyon) sağlayacağımız konusunda bir hatta (çizgide) anlaşıldı, bir anlaşma yapıldı; detaylar kaldı, ayrıntılar kaldı. Elbette önümüzdeki süreçte ilerleyecektir.
Sonuçta imzalı belgelerin bahar aylarında yapılması gerekebilir; şu an bunları açıklamak için burada değiliz ama bir ilerleme olduğunu söyleyebiliriz. Ancak aynı zamanda, idari konular gibi başka konular var, anayasa ile ilgili konular var. Henüz bir anlaşma sağlanmadı, diyalog var. Özellikle Suriye sistemi merkezi mi olacak, ademi merkezi (yerel) mi olacak; bu konuda sorunlarımız var. Anayasa ne kadar değişecek? Bizim katılımımız hükümette hangi düzeyde olacak? Parlamentodaki temsil oranı ne olacak? Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi ne olacak? Bunlar üzerinde tartışılan, üzerinde durulması gereken konulardır. Elbette birçoğu henüz önümüzdedir.
“Suriye’deki eski merkezi yönetime dönmeyeceğiz”
Biz kendi açımızdan ; Suriye’nin eskiye, bahsedilen o merkezi devlete dönmesi mümkün değildir. On beş yıllık savaştan sonra merkezi olmayan bir Suriye olmalı ve bölge halkı Suriye içerisinde kendini yönetebilmelidir, savunabilmelidir. Bir gerçeklik oluşmuştur; bu gerçeği kimse inkar edemez, herkes mecburdur; bu var olan bir gerçektir. Bunu kabul edip buna göre hareket edilmelidir.
Washington’da yapılan son toplantılardan sonra, Suriye devleti IŞİD’e karşı Uluslararası Koalisyon'a resmi bir şekilde dahil olduktan sonra, uluslararası düzeyde yaşanan bu gelişmelerden sonra; umut ediyoruz ki bu görüşme süreci, uzlaşı süreci, diyalog hattı daha güçlü yürütülür ve biz kısa bir sürede bazı kazanımlar elde edebiliriz veya daha güçlü ilerlemeler sağlanabilir.
“Yıl sonuna kadar diyalog trenini başarıya ulaştırmalıyız”
Yıl sonuna kadar bir adım atmaya veya 10 Mart Anlaşması'nı hayata geçirmeye çalışacağımızı söylemiştik. Yıl sonuna kadar bu uzlaşı treninin, diyalog treninin bir mesafe kat etmesi ve hedefine ulaşması için bir kapı aralaması adına çalışıyoruz.
“Kürtler IŞİD’e karşı savaştı şimdi de barışta rol üstlenmek istiyor”
Bu konuda şunu da belirtmek isterim; biz ve ortaklarımız, müttefiklerimiz, biz Kürt halkı; Güney Kürdistan’da Peşmerge askeri güçleriyle, Rojava Kürdistanı’nda halkımız ve diğer bileşenlerle, savaşçılarımızın, Kürt savaşçıların ve diğer parçaların katılımıyla, uluslararası güçlerin desteğiyle IŞİD’e karşı bir savaş yürüttük ve buna öncülük ettik.
Bugün de, Ortadoğu’nun barış ve huzuru için verilen mücadelede halkımız bir kez daha öncü bir rol oynamaktadır.
Türkiye’deki barış süreci ve Rojava’nın desteği
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da barış süreci başladı. Sayın Başkan Öcalan’ın İmralı’dan başlattığı süreç, barış için yeni bir kapı araladı. Bu sadece Türkiye için, Kuzey Kürdistan için değil; tüm bölge için, Ortadoğu için yeni bir fırsat yaratmıştır. Biz Rojava olarak bu süreci destekliyoruz ve bu sürecin başarıya ulaşması için elimizden ne gelirse yapacağız.
Kürdistan Bölgesi ve Başkan Mesud Barzani’nin rolü
Güney Kürdistan; ister Süleymaniye olsun, ister Erbil olsun, on beş yıldır Rojava’yı destekliyor, halkımızı sahipleniyorlar. Güney Kürdistan’daki tüm siyasi güçler destek oluyor. Özellikle Başkan Mesud Barzani şahsında bu sıcaklığı, bu yakınlaşmayı görüyoruz. Başkan Barzani’nin ister Kuzey Kürdistan’da yürütülen barış sürecine destek konusunda, ister Rojava’da yürütülen Kürt güçlerinin birliği konusunda -ki burada önemli bir rolleri vardı- bu desteğin önümüzdeki süreçte daha güçlü bir şekilde devam etmesini umuyor ve buna inanıyoruz.
Kürtlerin yeni Suriye ve bölgesel kalkınmadaki rolü
Konuşmamın sonunda şunu söylemek isterim: Bugün Rojava ve genel olarak Suriye’de yeni bir süreç yaşanıyor. Yeni bir Suriye inşa ediliyor. Yeni bir fırsatın doğduğunu görüyoruz. Kürdistan Bölgesi, Kuzey’deki Kürtlerimiz, diasporadaki/ yurt dışındaki Kürtlerimiz, hepsi Suriye’nin inşası sürecinde ve Suriye ekonomisinin kalkınmasında güçlü bir rol oynayabilirler. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki; genel olarak bu dönemde Kürtler, tüm Ortadoğu’da ekonominin kalkınması ve huzurun sağlanması için önemli bir faktör olabilirler. /Rudaw