Süreçle ilgili yeni iddia: PKK üst kadrosu İmralı'ya mı getirilecek?
Gazeteci Cansu Çamlıbel, çözüm süreci kapsamında, PKK’nin üst düzey yöneticilerinin İmralı Adası’na götürülmesinin masadaki en güçlü seçeneklerden biri olduğunu iddia etti.
T24 yazarı Çamlıbel, "Geçiş sürecinde PKK yöneticilerini İmralı’ya yerleştirme seçeneği çalışır mı?" başlıklı yazısında, devletin ve hükümetin yeni çözüm süreci kapsamında üzerinde çalıştığı formüllere dair dikkat çekici ayrıntılara yer verdi.
200 kişilik liste ve "eve dönüş" planı
Yazıda, devletin "PKK yöneticisi" olarak tespit ettiği yaklaşık 200 kişilik bir liste bulunduğu belirtildi. Başlangıçta bu isimlerin Norveç, İsveç ve Güney Afrika gibi üçüncü ülkelere gönderilmesinin planlandığı, ancak örgüt yöneticilerinin Türkiye’ye dönerek “yasal siyasete katılma isteği” nedeniyle yeni bir formül arayışına girildiği ifade edildi.
Çamlıbel, devlet yetkililerinin PKK’nin üst düzey kadrosunu İmralı Ceza İnfaz Kurumu’na getirerek Abdullah Öcalan’ın yanına yerleştirmeyi tartıştığını yazdı. Bu formülün, sürecin dış istihbarat servislerinin etkisinden korunması ve örgüt yöneticilerinin Öcalan’dan bağımsız hareket etmesinin engellenmesi amacıyla gündeme geldiği belirtildi.
İmralı’da 3 yıl şartı ve Sabri Ok İddiası
İddiaya göre, bu plana olumlu yaklaşan PKK yöneticilerinin İmralı’da en az 3 yıl kalmayı kabul etmesi gerekecek. Hükümet kanadının, 200 kişilik listenin tamamı olmasa da Öcalan’ın onay vereceği 40-50 kişilik bir grubun bu şartı kabul etmesini, formülün işlemesi için yeterli gördüğü aktarıldı.
Ayrıca süreçte Öcalan’ın bir sözcü atamasının da gündemde olduğu, "diplomatik üslubu ve Öcalan’a yakınlığı" nedeniyle Sabri Ok isminin öne çıktığı kaydedildi.
18 bin kişi için "barış yasası" hazırlığı
Çamlıbel, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin desteğiyle gündeme gelen ve "Barış Yasası" olarak kodlanan düzenlemenin kapsamına yaklaşık 18 bin örgüt üyesinin gireceğinin hesaplandığını belirtti. Bu kişilerin 4 bin 500’ünün halihazırda Türkiye’deki cezaevlerinde olduğu, geri kalanının ise Irak, Suriye ve Avrupa’da bulunduğu ifade edildi.
"Münfesih terör örgütü" tanımı
Haberde, üzerinde çalışılan yasa taslağının 1928 tarihli bir kanundan esinlendiği ve şu detayları içerdiği öne sürüldü:
“Düzenleme "geçici ve özel" olacak, faydalanmak isteyenlerin 6 ay içinde başvurması gerekecek. PKK, yasayla "Münfesih (Feshedilmiş) Terör Örgütü" olarak kabul edileceği için örgüt üyeliği suç olmaktan çıkarılacak. Şiddet eylemine karışmamış olanlar doğrudan serbest bırakılacak. Diğer durumlarda ise 3 yıllık şartlı salıverme veya ceza erteleme devreye girecek. Ağırlaştırılmış müebbet cezalarının 12 yıla, müebbetlerin ise 10 yıla indirilecek.”
Çamlıbel, tüm bu senaryoların bürokrasinin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunduğu seçenekler olduğunu ve Erdoğan’ın hangi takvimde onay vereceğinin henüz netleşmediğini vurguladı. Cansu Çamlıbel’in yazısının bazı bölümleri şöyle:
"Geçiş sürecinde PKK yöneticilerini İmralı’ya yerleştirme seçeneği çalışır mı?
Bu arada iki gün önce Oda Tv’de yayımlanan bir haber “çözüm sürecinde yeni bir evreye geçildiğini” ilan etti. Haberin diğer medya kuruluşlarının üzerine atladığı bölümü Öcalan için İmralı’da inşa edilmekte olduğunu zaten bildiğimiz yeni konutun bitmek üzere olduğuydu. Sosyal medyada ağırlıklı tepkiler yine harlanıverdi tabii… Adalet Bakanlığı’na bağlı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü de ivedilikle İmralı Ceza İnfaz Kurumu’nda villa ya da özel konut inşası veya tahsisi söz konusu değildir” açıklaması yapmak zorunda kaldı. Ancak bendeki bilgiye göre de Öcalan’ın şu anda kaldığı bölümden çok daha geniş bir yeni binaya ve çok daha geniş iletişim imkanlarına kavuşmasının eli kulağında.
Oda TV haberinin daha az dikkat çeken bölümünde ise, ‘eve dönüş’ paketinin bir parçası olarak PKK’nın 200 kişilik üst düzey kadrosunun İmralı Ceza İnfaz Kurumu’na getirilmesinin planladığını iddia ediliyordu. Yani devlet KCK Yürütme Konseyi başta olmak üzere şu an çeşitli ülkelerde bulunan tepe kadroyu, Türkiye’ye getirip Öcalan’ın yanı başına yerleştirmeyi ciddiyetle değerlendiriyordu.
Devletin ‘PKK yöneticisi’ listesi 200 küsur kişi
Haberi görünce, sürece aktif olarak katkı sunan kaynaklarımı arayarak sayının ve iddiaların doğru olup olmadığını sordum. Öncelikle rakam doğru; devletin ‘PKK yöneticisi’ olarak tespit ettiği sayı 200 civarında. ‘Terörsüz Türkiye’ başlatıldığında genel anlayış bu listedeki isimlerin peyderpey üçüncü ülkeler olarak tespit edilen Norveç, İsveç ve Güney Afrika’ya gönderilmesi yönündeymiş. Ancak KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın “Af değil özgürlük yasaları istiyoruz” çıkışıyla alenileşen yeni bir durum var. Gelinen noktada devletin 200 kişilik ‘PKK yöneticileri’ listesindekilerin büyük bir bölümü, Türkiye’ye dönerek burada yasal demokratik siyasi arenada boy göstermek istiyor. Bu nedenle devlet tarafı yeni formül arayışına girmiş.
Çeşitli fikir egzersizleri yapılırken, bir seçenek olarak da PKK’nın üst düzey kadrosunun İmralı Adası’na getirilmesi konusu tartışılmaya başlanmış. Konuştuğum ilgililer, bunun en güçlü seçenek olarak masada olduğunu ve Öcalan’ın da dahil olduğu bir kapsamda tartışıldığını teyit etti.
Listeden 40-50 kişi İmralı’ya gelişi kabul eder mi?
Üst düzey PKK yöneticilerinden İmralı seçeneğini kabul edenler –ki buna olumlu bakanlar varmış- İmralı Ceza İnfaz Kurumu’nda en az 3 sene geçirmeyi kabul etmiş olacaklarmış. Ancak benim anladığım kadarıyla devlet, 200 küsur üst düzey PKK’lının hepsinin birden İmralı’ya gelmeyi kabul etmesine ihtimal vermiyor. Ancak bu formülü hükümetin gündemine getirenler, Öcalan’ın da onay vereceği 40-50 kişinin gelmeyi kabul etmesinin formülün işlemesi için yeterli olabileceğine inanıyor.
Diyelim ki bir grup PKK yöneticisi, bu formülün işleyebileceğini savunanların tahayyül ettiği biçimde ilk etapta İmralı’da mahpusluğu kabul etti, hem de Öcalan’ın iletişim olanaklarının rahatlayacağı bir dönemde… O halde elbette ilk sorulması gereken soru şu olacaktır: “Öcalan kendisiyle aynı adada olacak olan PKK’lılarla düzenli olarak görüşebilecek midir?”
Dış istihbarat servislerinin etkisini kırma motivasyonu
Elbette sorular çeşitlendirilebilir… Ancak bu tür bir adımın kamuoyunda ne gür hezeyanlara yol açabileceğini daha şimdiden kestirebiliriz de. Devlet içinde bu formülü gündeme getirenler risklerin farkında olmakla birlikte, bu sayede sürecin dış ülke istihbarat servislerinin etkisinden korunması istikametinde bir kazanım elde edilebileceğini düşünüyorlar. Anladığım kadarıyla bu formülün gündeme gelmesinin en önemli sebeplerinden biri de PKK’lı yöneticilerin Öcalan’dan bağımsız hamle ve açıklama yapmasını engelleme arzusu.
Bese Hozat, Duran Kalkan ve Murat Karayılan’ın son aylarda yaptıkları çıkışların devamının süreci dinamitlemesinden endişe ediliyor belli ki. Bu riskin mimimize edilmesi için Öcalan’ın bir sözcü ataması da gündemdeymiş. Benim kaynaklara göre, ‘diplomatik üslup’ konusundaki tavrı ve Öcalan’a yakınlığı nedeniyle Sabri Ok ‘sözcülük’ misyonu için doğru kişi olabilirmiş.
Öte yandan devletin hesaplarına göre, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti’ye destek vererek ‘Barış Yasası’ diye kodladığı kanun kapsamına girecek toplam PKK’lı sayısının 18 bin civarında olduğu belirtiliyor. Kritik bir bilgi de şu; söz konusu yasanın kapsamına girecek 18 bin PKK’lının sadece 4500’ü halihazırda Türkiye’deki cezaevlerinde, gerisi Irak, Suriye ve Avrupa’da.
Yasal düzenleme açık uçlu olmayacak
Devlet tarafı söz konusu yasal düzenleme için 1928 yılında çıkarılan 1239 sayılı kanundan esinlenildiğini vurgularken, yapılacak olan düzenlemenin ‘geçici’ ve ‘özel’ olduğunun ısrarla altını çizme gereği duyuyor. Yani bahsedilen açık uçlu bir yasal düzenleme değil, faydalanmak isteyenler 6 ay içinde başvurmak zorunda olacak.
Toparlayabildiğim kadarıyla iktidar cenahında çalışılan taslağın ayrıntıları şöyle:
Bu yasadan faydalanılması durumunda ise 3 yıllık bir şartlı salıverme ya da ceza erteleme süreçleri devreye girecek. Üç yıl içinde yeniden suça karışan olursa ertelenmiş suçlarının cezasıyla birlikte infaz edilecek. Ağırlaştırılmış müebbet cezalarının 12, müebbet hapis cezalarının ise 10 yıl olarak değerlendirileceği ve 10 yıldan az cezalarda doğrudan ceza ertelemeye gidileceği söyleniyor. Kanunla örgüt `Münfesih Terör Örgütü` olarak kabul edileceği için örgüt üyeliği suç olmaktan çıkarılacak dolayısıyla şiddete, eyleme karışmamış olanlar doğrudan serbest bırakılacak. PKK, ‘münfesih terör örgütü’ olarak kabul edileceği için örgüt üyeliği suç olmaktan çıkarılacak, dolayısıyla şiddete ve eyleme karışmamış olanlar doğrudan serbest bırakılacak.
Doğaldır ki bana anlatıların hepsi bürokrasinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önüne koyduğu seçenekler, senaryolar ve yasa eskizleri. Bir senedir zaten önüne konulan pek çok şeye tam da ikna olmamış görünen, kamuoyunun nabzına göre ağır ağır ilerlemeyi tercih eden Erdoğan’ın kendisine sunulan hangi seçeneğe hangi takvimde onay vereceği bir muamma. Bir grup PKK’lı yöneticiyi Abdullah Öcalan’ın 26 yıldır tutulduğu kampüse getirip ‘kurucu önder’leriyle aralarında aktif iletişim ve çalışma dinamiği yaratılmasının önünü açacak bir şeye onay verebilecek mi göreceğiz. Masaya konulan bu önerinin itici gücü belki de yine Devlet Bahçeli olacaktır… Velev ki devlet tarafındaki herkes ikna oldu, PKK içindeki 200 küsur kişilik lider kadronun ne kadarı ilk aşamada cezaevine konulmayı kabul edebilecektir?"