Almanya 35 Yıl Sonra Savaş Uyarısı Yaptı: Yeni Avrupa Korkusu Geri Mi Dönüyor?
Alman Nüfus Koruma ve Afet Yardımı Ofisi, "Savaş ihtimali, birkaç yıl öncesine göre artık o kadar da imkânsız görünmüyor," uyarısında bulunarak, vatandaşlarına 3 ila 10 günlük erzak stoklanması tavsiyesinde bulundu.

KRDnews: Almanya Federal Sivil Koruma ve Afet Yardım Dairesi (BBK), 35 yıl sonra ilk kez doğrudan “savaş ihtimali”ne dikkat çekerek vatandaşlara acil hazırlık çağrısı yaptı.
Kurumun yayınladığı yeni rehberde, “savaşın artık birkaç yıl öncesine göre pek de uzak bir ihtimal olmadığı” ifadesi yer aldı.
BBK, Almanya’nın hâlâ dünyanın en güvenli ülkelerinden biri olduğunu vurgulasa da, kriz durumlarında “her hanenin 3 ila 10 günlük gıda stoğu yapması” çağrısında bulundu.
Soğuk Savaş Sonrası İlk “Savaş Hazırlığı” Çağrısı
1990’da yayınlanan ilk sivil savunma rehberinden bu yana Almanya’da “askeri tehdit” senaryolarına yer verilmemişti.
Yeni rehber, yalnızca doğal afet ve teknik arızalarla değil; “hibrit tehditler” olarak tanımlanan siber saldırılar, sabotaj, dezenformasyon ve savaş durumlarıyla da ilgileniyor.
BBK Başkanı Ralph Tiesler, “Önceden hazırlıklı olmak her zaman işe yarar” diyerek vatandaşlara panik değil, planlı bir farkındalık çağrısında bulundu:
“Her hane, 3 ila 10 gün boyunca kendi kendine yeterli olacak şekilde hazırlık yapmalı. Küçük adımlar bile kriz anında çaresiz kalmamak için çok şey fark ettirir.”
Yaşayan Stok” Modeli: Yeni Nesil Sivil Savunma
Rehber, dört kişilik bir ailenin 10 günlük stok için yaklaşık 8 kasa su, 20 konserve sebze, 12 konserve meyve, 7–9 kutu süt, yağ ve protein kaynakları bulundurmasını öneriyor.
Bu malzemelerin toplam maliyeti 200–300 euro arasında değişiyor.
Ancak BBK, stoklamanın “panik alımı” haline gelmemesi için “yaşayan stok sistemi”ni öneriyor:
Yeni alınan ürünlerin rafa arkadan yerleştirilmesi, eski ürünlerin önden tüketilmesiyle hem israfın önüne geçiliyor hem de daimi bir hazır stok korunuyor.
Savaş Endişesi Artıyor: Vatandaşın Psikolojisi Değişiyor
BBK’nin son anketine göre Almanların %53’ü hâlâ herhangi bir acil durum hazırlığına sahip değil.
Ancak Ukrayna’daki savaşın dördüncü yılına girmesi, Kremlin’in Avrupa güvenliğine yönelik tehditlerinin sürmesi ve NATO’nun doğu kanadında yaşanan askeri yığınak, halkın algısını hızla değiştiriyor.
Federal İstihbarat Servisi (BND) Başkanı Martin Jäger, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, “Artık hedef tahtasındayız, gevşememeliyiz” diyerek dikkat çekmişti.
Bu uyarı, 1980’lerden bu yana ilk kez Almanya’da açıkça “savaş hazırlığı” ifadesinin kullanıldığı resmi metinlerle birleşti.
Yeni Güvenlik Doktrini: “Sivil Toplum Savunması”
Alman hükümeti, askeri caydırıcılığın yanında sivil direncin güçlendirilmesine odaklanıyor.
Yeni rehber, patlamalar, kent merkezlerine saldırılar veya dezenformasyon kampanyaları sırasında sığınakların nasıl bulunacağı, bilgi kirliliğinin nasıl ayırt edileceği gibi konularda adım adım talimatlar içeriyor.
Tiesler, “Savaş korkusu değil, kriz bilinci oluşturmak istiyoruz,” derken; uzmanlar bu yönelimi “21. yüzyıl tipi Soğuk Savaş psikolojisinin geri dönüşü” olarak değerlendiriyor.
Savaş kelimesi psikolojide ciddi bir eşik
Dr. Andrea Hoffman (Berlin Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü):
“BBK’nin rehberi, askeri hazırlıktan çok toplumsal dayanıklılığa işaret ediyor. Ancak ‘savaş’ kelimesinin kullanılması, kamu psikolojisinde ciddi bir eşiğin geçildiğini gösteriyor.”
Thomas Riedl (Avrupa Dış Politika Merkezi):
“Bu çıkış, yalnızca Almanya’ya özgü değil. Avrupa genelinde enerji bağımlılığı, dezenformasyon ve sınır güvenliği endişeleri, ‘sivil güvenlik’ kavramını yeniden tanımlıyor.”
Bir AB diplomatı (anonim):
“Berlin, uzun süredir askeri konularda temkinliydi. Bu yeni ton, AB içinde liderlik iddiasının güçleneceğinin işareti olabilir.”
Avrupa’da ‘Savaşın Uzak İhtimal’ Olmadığı Dönem
Almanya’nın 35 yıl sonra yeniden sivil savunma rehberi yayımlaması, Avrupa güvenlik mimarisinde köklü bir zihinsel dönüşümün sembolü olarak görülüyor.
Ukrayna’daki savaş, Baltık hattındaki gerilim, Çin ve Rusya merkezli siber saldırı dalgaları, kıta genelinde “barış sonrası dönemin sona erdiği” algısını güçlendiriyor.
Almanya artık yalnızca enerji ve sanayi devi değil; “dirençli toplum” inşa etme çabasında. Ancak asıl soru şu: Bu hazırlık, Avrupa’nın yeniden bir savaş korkusu çağına mı girdiğinin göstergesi mi — yoksa olası bir krizde halkını koruma refleksinin modern versiyonu mu?