Ankara’dan Şam’a kritik hamle: Nuh Yılmaz büyükelçi atandı, Türkiye Suriye’de nüfuz alanını genişletiyor

Türkiye, Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz’ı Şam Büyükelçisi olarak atayarak Suriye dosyasında yeni bir denge kurmaya hazırlanıyor. Atama, hem Ankara’nın sahadaki etkinliğini artırma kararlılığına hem de İsrail ve ABD ile rekabetin yeni evresine işaret ediyor.

Ankara’dan Şam’a kritik hamle: Nuh Yılmaz büyükelçi atandı, Türkiye Suriye’de nüfuz alanını genişletiyor

Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz’ın Şam Büyükelçisi olarak atanması, Ankara’nın 13 yıl sonra yeniden bu düzeyde bir diplomatik temsil kurması anlamına geliyor. Türkiye’nin Şam’a büyükelçi ataması, sadece diplomatik bir jest değil, Suriye dosyasında derinlemesine bir yeniden konumlanmanın sinyali olarak değerlendiriliyor.

Yılmaz, sadece kıdemli bir diplomat değil; uzun yıllar Milli İstihbarat Teşkilatı’nda görev yapmış, Suriye’deki geçiş hükümetinin kurumsal mimarisinde etkili olmuş bir isim. Ankara’nın bölgedeki “nüfuz inşası” stratejisinin sahadaki kilit oyuncularından biri olarak görülüyor.

Ankara, bu atamayla iki temel hedef güdüyor:
Birincisi, İsrail’in Suriye’nin güneyindeki askeri ve siyasi varlığına karşı kuzeydeki etkinliğini kurumsallaştırmak.
İkincisi, ABD’nin SDG üzerinden yürüttüğü denge politikasına karşı, “geçiş hükümeti” ile daha derin bir koordinasyon kurmak.

Yılmaz’ın atanması, aynı zamanda Türkiye’nin Heyet Tahrir eş-Şam lideri Ebu Muhammed el-Colani ile yürütülen sınırlı diyalog kanallarını genişletme niyetini de gösteriyor. Zira İdlib merkezli geçiş yönetimi, fiilen ülkenin kuzeybatısında hâkim güç konumunda bulunuyor.

Ankara, bu atamayla Suriye’deki askeri varlığını siyasi temsil düzeyinde tamamlayarak, bölgesel dengede kalıcı bir yer edinmeyi hedefliyor.
Yılmaz’ın görevi, sadece elçilik binasında değil; Halep kırsalından Fırat hattına, oradan da Deyr ez-Zor çevresine kadar uzanan bir diplomatik-askerî saha haritasını yönetmek olacak.

ABD’nin Thomas Barrack aracılığıyla yürüttüğü yeni Suriye stratejisi de Türkiye’nin bu hamlesine zemin hazırlamış durumda. Barrack’ın Suriye işleri elçisi olarak atanması, Washington’un da sahada yeni bir denge arayışına girdiğini gösteriyor.

Diplomatik kaynaklar, Ankara’nın Yılmaz’ı yıl sonundan önce görevlendirme kararı almasını, “SDG üzerindeki siyasi ve medyatik baskıyı artırma” ve “geçiş hükümetiyle askeri koordinasyonu kurumsallaştırma” çabası olarak yorumluyor.

Bu çerçevede, Türkiye’nin Suriye’deki nüfuz alanını genişletme politikası üç ayak üzerine oturuyor:

  1. Siyasi temsilin güçlendirilmesi (Şam Büyükelçiliği düzeyinde),

  2. Askerî hatların kalıcı hale getirilmesi (Fırat ve İdlib kuşağı),

  3. Ekonomik varlığın artırılması (yaptırımların gevşemesiyle).

Yılmaz’ın sosyoloji doktorası, Arapça ve İngilizce bilgisi, hem Batı hem Arap dünyasında yürütülecek diyaloglarda Ankara için önemli bir avantaj olarak görülüyor.

Ankara’daki diplomatik çevreler, bu hamleyi “sadece bir atama değil, Türkiye’nin Suriye denkleminde oyunu yeniden kurma kararı” olarak değerlendiriyor.