Dilşad Şehab: Neçirvan Barzani 2022'den beri Türkiye'deki barış süreci için çalışıyor
PKK’den bir grubun gelecek hafta Kürdistan Bölgesi'nde iyi niyet gösterisi olarak silah bırakmasının beklendiği bir dönemde, Kürdistan Bölgesi Başkanlığı Sözcüsü Dilşad Şehab, Başkan Neçirvan Barzani'nin bu aşamaya ulaşmak için sarf ettiği çabalara dikkat çekti ve 2022’den beri çabalarını aralıksız devam ettirdiğini söyledi.

Kürdistan Bölgesi Başkanlığı Sözcüsü Dilşad Şehab, bu akşam Rûdaw muhabiri Baxtiyar Qadir'e değerlendirmelerde bulundu.
Başkan Neçirvan Barzani’nin diyaloga verdiği önemin altını çizen Şehab, “Başkan Neçirvan Barzani'nin değişmez inancı, sorunların çözümü için tek yolun diyalog, anlayış ve barış olduğu ve bu konunun bahsetmesinin bile çok zor olduğu bir dönemde önemli olduğudur” ifadesini kullandı.
Şehab, özellikle 2013'teki ilk barış süreci aşamasında ve Başkan Mesud Barzani’nin Diyarbakır’a yaptığı ziyareti hatırlatarak rolüne değindi ve "Sayın Başkan Barzani bizzat yer aldı ve Türkiye'yi ziyaret etti" dedi.
“Başkan Neçirvan Barzani tereddüt etmeden çaba gösteriyordu”
Dilşad Şehab, Neçirvan Barzani'nin barış sürecini başlatma çabalarının yeni olmadığını belirterek şunları söyledi:
"Ben 2010 öncesi yıllardan bahsediyorum, çatışma ve karışıklıkların en sıcak döneminde... O zaman da Sayın Neçirvan Barzani her iki tarafla da, PKK liderleriyle doğrudan ve dolaylı olarak, Türkiye Devleti başkanlığıyla da doğrudan ve tereddütsüz çaba gösteriyordu."
Şehab, ilk çözüm sürecinin "başarısızlığa uğraması ve sonuç alamamasının” Neçirvan Barzani’nin çabalarından vazgeçmesine neden olmadığını kaydetti.
“Neçirvan Barzani sadece iki tarafla tüm dünya ile ilişki kurdu”
Dilşad Şehab, 2022'den sonra çabaların yoğunlaştığını ve "Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın mümkün olan tüm kapı ve yollarla doğrudan temas halinde olduğunu, sadece iki ana tarafla değil, dünya ve uluslararası toplumla diplomatik ilişkileri aracılığıyla onların da yardımcı olması için" çalıştığını söyledi.
Kürdistan Bölgesi Başkanlığı Sözcüsü Dilşad Şehab, Rûdaw muhabiri Baxtiyar Qadir'in sorularını yanıtladı:
Dılşad Şehab: Bu meselenin derin tarihî kökleri bulunmaktadır. Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın temel inancı şudur: Geçmiş deneyimlerimiz ve bölgenin yaşadıkları açıkça göstermektedir ki; tüm bu çatışmaların, karmaşanın ve ağır bedellerin ardından, sorunlara kalıcı çözüm getirecek tek yol diyalog, karşılıklı anlayış ve barıştır.
Bugün herkesin gündeminde olan bu önemli konu, Sayın Neçirvan Barzani'nin mücadele verdiği dönemlerde son derece hassas bir meseleydi. 2010 öncesinin o zorlu yıllarını hatırlayalım: Çatışmaların en şiddetli seviyede yaşandığı, şiddetin ve silahlı mücadelenin tüm yoğunluğuyla hüküm sürdüğü o karanlık günlerde, bu konuyu gündeme getirmek bile büyük bir cesaret gerektiriyordu. Hatta birçok kesim için böyle bir ihtimali düşünmek dahi neredeyse imkansız görülüyordu.
Buna rağmen Sayın Neçirvan Barzani, tüm bu zorluklar karşısında yılmadan çabalarını sürdürdü. Hem taraflarla hem de PKK liderleriyle doğrudan ve dolaylı temaslarını kararlılıkla devam ettirdi. Aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Başkanlığı ile tüm iletişim kanallarını etkin bir şekilde kullanarak diyalog kapılarını açık tuttu. Bu çabaların temel amacı açıktı: Barış yolunu açmak, yaşanan yıkımı sonlandırmak, acıları dindirmek, insani kayıpları önlemek ve savaşın bölgede yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak.
Elbette bu durumun birkaç temel nedeni var. Bunlardan en önemlisi, hepimizin kaderinin bu coğrafyada birbirine sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Türkiye'de yaşanan herhangi bir istikrarsızlığın Kürdistan Bölgesi'ne yansımaması mümkün değildir. Tarihî tecrübeler de göstermiştir ki, bölgedeki çatışma ve krizlerden en çok etkilenen taraflardan biri her zaman Kürdistan Bölgesi olmuştur. Sınırlarımızdaki istikrarsızlık, bölge halkına sadece ekonomik kayıplar değil, aynı zamanda can kayıpları da yaşatmıştır. İşte bu nedenle, bu mesele Sayın Başkan'ın her daim öncelik verdiği ve harekete geçmesine vesile olan temel konulardan biri olagelmiştir. Diğer yandan, kendisi sorunların çözümünde barışı hem bir yöntem hem de temel bir inanç olarak benimsemiştir.
O dönemde büyük çabalar sarf edilmiş ve önemli adımlar atılmıştı. Sayın Başkan Barzani bizzat sürece dahil olmuş, Türkiye'ye gerçekleştirdiği ziyaretlerde uzlaştırıcı ve takdire şayan bir tutum sergilemişti. Bu çabalar, Kürtler, Türkler ve tüm Türkiye halkının farklı kesimlerinden takdir ve memnuniyet görmüştü.
Şimdi belki de o sürecin neden başarıya ulaşamadığını, umut vaat eden ve sağlam temeller üzerine kurulmuş bu barış girişiminin neden sonuç getiremediğini yeniden konuşmanın zamanı olmayabilir. Ancak bu başarısızlık, Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın çabalarına gölge düşürmemiştir. Sayın Başkan'ın Türkiye Cumhurbaşkanı ile yaptığı tüm görüşmelerde bu konuyu istisnasız gündeme getirdiğini söylemek abartı olmaz. Barış sürecinin ilk aşamasının sekteye uğramasıyla oluşan güvensizlik ortamında bu yolda ilerlemek kolay değildi, ancak kararlılıkla sürdürülen bu çabalar gelecek için önemli bir zemin hazırlamıştır.
Şu anda tanık olduğumuz şey, yıllardır üzerinde çalıştığımız bu önemli konunun nihayet hayata geçmekte oluşudur. 2022 ve 2023 yıllarından bu yana, Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı, tüm diplomatik kanalları etkin bir şekilde kullanarak doğrudan iletişim kurma çabası içinde olmuştur. Bu çabalar sadece çatışmanın iki ana tarafıyla sınırlı kalmamış, aynı zamanda uluslararası toplumla kurduğu diplomatik ilişkiler aracılığıyla da bölgedeki silahlı çatışmalara son verilmesi için destek sağlanması yönünde yoğun mesai harcanmıştır.
Geçmişte Türkiye'de bu konuyu gündeme getirmek bile büyük eleştirilere yol açıyordu. Ancak bugün gelinen noktada, Sayın Öcalan'ın attığı adımlar, İmralı heyetinin ziyaretleri, Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın Türkiye'ye yaptığı görüşmeler ve hatta Antalya'da Sayın Erdoğan ile gerçekleştirdiği son görüşmede dahi, barış meselesi görüşmelerin ana gündem maddelerinden biri haline gelmiştir.
Şimdi ise umut verici gelişmeler yaşanıyor ve yakın gelecekte PKK tarafından somut adımlar atılacağına dair güçlü beklentiler bulunmaktadır. Ancak bu sürecin tek taraflı olmayacağının altını çizmek gerekir. Bu tek taraflı değildir. Hepimizin PKK'nin şöyle yapması, böyle yapması gerektiğini beklemesi doğru değildir. Kesinlikle karşılığında Türkiye devletinin de bu sürece yönelik hazırlıkları ve planları olduğuna, silahların susmasının ardından parlamentonun devreye gireceğine ve diğer adımların geleceğine yürekten inanıyorum.
Bu süreç büyük bir umut yaratmıştır ve bizler de geleceğe iyimserlikle bakmaktayız. Önemle vurgulanması gereken bir nokta şudur ki, bu esasında Türkiye'nin iç meselesidir, ancak bizler için de sevindirici bir gelişmedir ve üzerinde durulması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle Türkiye devletinin, kökleri derinlere uzanan, çok sayıda can kaybına ve toplumsal travmalara yol açmış bu iç sorunun çözümünde Kürdistan Bölgesi'nin iyi niyetli bir faktör olarak sürece dahil edilmesini talep etmesi, başlı başına Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı ve bölgedeki diğer aktörler için önemli bir mesaj niteliğindedir.
Bu durum, Kürdistan Bölgesi'nin bölgede bir istikrar unsuru olduğunu ve sorunların çözümünde yapıcı bir rol oynadığını açıkça ortaya koymaktadır. Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın geçmiş yıllarda komşu ülkelerle, uluslararası toplumla, Irak federal hükümetiyle ve bölge içindeki tüm aktörlerle olan ilişkilerinde sergilediği tutum, tüm sorunların nihayetinde diyalog ve karşılıklı anlayışla çözülebileceği yönündeki değişmez inancını yansıtmaktadır. Çünkü ne silah yoluyla kalıcı bir sonuç alınabilir, ne de bir halkın varlığı inkâr edilebilir.
Sayın Başkan'ın bir konuşmasında da belirttiği gibi, köklü bir tarihe ve toprağa sahip bir halkın varlığını inkâr etmek meselesini gündeme getirmek, herhangi bir ülkenin iç işlerine müdahale olarak algılanmamalıdır. Her ülkenin kendi iç dinamikleri çerçevesinde durumunu değerlendirmek gerekmektedir. Sayın Başkan, bölgede yaşayan tüm etnik ve dini grupların haklarının gözetilmesi gerektiğini her fırsatta vurgulamıştır. Bu yaklaşım, Sayın Başkan'ın Suriye konusundaki tutumunda da kendini göstermiş, Sayın Ahmed Şera ile yaptığı görüşmelerde de aynı mesajlar verilmiştir. Çünkü bizlerin inancı odur ki, bu bölgede kalıcı istikrar, ancak tüm halkların barış içinde, kardeşçe yaşaması, birbirlerinin haklarını tanıması ve varlıklarını doğal bir gerçeklik olarak kabul etmesiyle mümkün olacaktır.
İşte bu nedenle, bu ilkeler Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın değişmez politikaları arasında yer almaktadır. Nitekim şimdi tüm dünya, Kürdistan Bölgesi'nin bu yapıcı rolünün olumlu etkilerini görmekte ve sürecin başarıyla sonuçlanacağına dair umutlar artmaktadır.
Son hazırlık aşamaları ve Kürdistan Bölgesi'nin rolünün netleştirilmesi sürecinde, Sayın İbrahim Kalın'ın Kürdistan Bölgesi'ne gerçekleştirdiği ziyaret son derece önemli bir gelişme olmuştur. Bu ziyaretin ve yapılan görüşmelerin temel amacı, Kürdistan Bölgesi'nin barış sürecindeki kritik rolü ve konumuydu. Kürdistan Bölgesi Başkanı ile yapılan görüşmelerde, sürecin mevcut durumu, gelecek perspektifi ve Kürdistan Bölgesi'ne verilecek sorumluluklar en önemli gündem maddelerini oluşturmuştur.
Diğer bir önemli konu ise, Süleymaniye ili ve çevresinde yaşayan Kürdistan Bölgesi vatandaşlarının yaşadığı zorluklardı. Süleymaniye Havalimanı'ndaki uçuşların askıya alınması, bölge halkını ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştı. Sayın Başkan, bu soruna çözüm bulmak için yoğun çaba sarf etmiş ve Sayın İbrahim Kalın ile yaptığı son görüşmede, Süleymaniye Havalimanı'nın yeniden faaliyete geçirilmesi konusunu gündeme getirmiştir. Bu girişimin temel hedefi, bölge sakinlerinin yaşamakta olduğu zorlukları ortadan kaldırmaktır.
Genel olarak ifade etmek gerekirse, bu sürece büyük bir iyimserlikle yaklaştığımızı ve memnuniyet duyduğumuzu belirtmek isterim. Kürdistan Bölgesi Başkanlığı adına, Sayın Cumhurbaşkanı'na göstermiş olduğu güven ve Kürdistan Bölgesi'nin bu önemli süreçte üstlendiği rol için müteşekkir olduğumuzu ifade etmek isterim. Aynı şekilde, Sayın Öcalan'a, İmralı heyetine ve PKK liderliğine de Kürdistan Bölgesi'nin bu yapıcı rolüne gösterdikleri olumlu yaklaşım için teşekkürlerimizi sunarız. Nihayetinde herkesin ortak amacı barıştır. Bu sürecin olumlu sonuçlar doğuracağına ve bölge halklarının tamamının bu barış ortamından faydalanacağına yürekten inanıyoruz.
Rûdaw: PKK’nin iyi niyet göstergesi olarak silah bırakma sürecinden sonra, Sayın Kürdistan Bölgesi Başkanı'nın rolü ne olacak?
Dılşad Şehab: Bu sürecin derin tarihî kökleri bulunmaktadır. Zorlu, kapsamlı ve sonuçları itibarıyla oldukça etkili bir dönüşüm süreciyle karşı karşıyayız. Pek çok gözlemci, bu sürecin kısa sürede sonuçlanmasını bekleyebilir. Ancak bizim değerlendirmemize göre, bu uzun ve meşakkatli yolun önünde daha aşılması gereken çok sayıda engel mevcuttur. Zira on yıllara yayılan silahlı çatışma dönemi, toplumsal dokumuzda derin yaralar açmış, ağır travmalara yol açmıştır.
Bu nedenle sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için kapsamlı bir siyasi hazırlık, toplumsal mutabakat, Türkiye devletinden cesur ve tarihî nitelikte kararlar alınması elzemdir. Aynı şekilde, PKK ve diğer tarafların da sabırlı, özverili ve yapıcı bir tutum sergilemesi gerekmektedir.
Temel inancımız şudur: Silahların susması yönünde atılacak ilk adım, devlet nezdinde peşi sıra gelecek diğer olumlu adımları da beraberinde getirecektir. Bu nedenle, geleceğe umutla bakıyoruz.